Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne

Fatih Yaşlı

Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne Gönderileri

Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne kitaplarını, Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne sözleri ve alıntılarını, Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne yazarlarını, Türkçü Faşizmden "Türk-İslam Ülküsü"ne yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk sağı, özellikle Türk milliyetçiliği, 1940'lar Türkiye'sinde daha "seküler" bir karakter taşırken, hatta benim 'Kinimiz Dinimizdir Türkçü Faşizm Üzerine Bir İnceleme' adlı çalışmamda "Türkçü faşizm" olarak adlandırdığım akım İslam'a karşı oldukça mesafeli bir tutum izlemişken, Soğuk Savaş' la ve sonrasında solun yükselişiyle eş zamanlı olarak adım adım dinselleşmiştir(Yaşlı 2016, 16).
Devletçilik uygulamalarıyla sanayileşmesinin temellerini atan ve görece kapalı bir ekonomi modeliyle ithalat/ihracat dengesini sağlamaya çalışan Türkiye, bu dönemde uluslararası işbölümünde emperyalist merkezlerin Türkiye gibi ülkeler için belirledikleri çerçeveye uygun bir şekilde devletçi ve sanayileşmeci politikalardan vazgeçmiş, hammadde üreticisi olmayı ve tarıma dayalı büyümeyi ön plana koyan bir ekonomi modelini benimsemiştir. Yine aynı dönem, dış borçlanmaya ilk kez başvurulduğu ve Truman Doktrini çerçevesinde Marshall Planı'ndan fon alınmaya başlandığı, dolayısıyla ekonomide mali bağımlılığın yeniden hakimiyetini tesis ettiği bir dönem olarak görülmelidir (Yaşlı 2016; 14).
Reklam
Dolayısıyla Türkiye tarihi, sınıflar mücadelesinin değil, iki kültür, iki medeniyet, iki yaşam biçimi arasındaki mücadelenin tarihidir. Mücadelenin bir tarafında devlet, yani aynı anlama gelmek üzere merkez, diğer yanında ise mütedeyyin-muhafazakar halk kitleleri yani çevre bulunmaktadır. Kemalizm ise Cumhuriyet'in ilanından sonra bu Batılılaşma sürecinin ideolojisi olma niteliğini taşımış, Kemalist elitler o zamandan bu zamana Kemalizm adına mütedeyyin kitlelere zulüm ve baskı politikaları uygulamışlardır (Yaşlı 2016; 12)
“Irkçılık / Turancılık Davası”nın önde gelen ismi Atsız, “Türk olmak için önce kanı Türk olmak lazımdır. Ondan sonra dili Türk olmak lazımdır. Ondan sonra dileği Türk olmak lazımdır", “Biz Avrupalı falan değiliz, buz gibi Asyalıyız ve hepsinden üstün olarak da Türk’üz", “İslamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum", “1300 yıl önce dökülen Kür Şad’ın kanı ırkımızı yabancılar arasında erimekten kurtarmıştı" gibi ifadeleriyle bilinmektedir.
Türkeş, Atsız'ın Cenazesine Katılmadı
Hüseyin Nihal Atsız, Alparslan Türkeş'in de bulunduğu 34 arkadaşı ile birlikte 1944 yılında sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandı. Türkeş’le ihtilafı 1969 yılında, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi kongresinde başladı. Türkeş’in kongrede 'Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslümanız' sözü, Atsız açısından kabul edilemezdi. Zira ona göre Türklükle Müslümanlık eşitlenemezdi. Alparslan Türkeş ile yolları ayrıldı. Türkeş bir röportajında Atsız için, "Irkçılığı her zaman reddettiğim, karşı çıktığım, doğru bulmadığım için beni eleştiriyordu" dedi ve kendisini dinciliğe kaymakla suçlayan Atsız'ın cenazesine de katılmadı.
"Yeni Türkiye”nin üzerinde bir Necip Fazıl hayaleti dolaşmaktadır ve buna dair çok sayıda örnek verilebilir. Örneğin, "Türk tipi başkanlık" tartışmalarının Necip Fazıl'ın "Başyüce"sinden esinlenmediğini kim iddia edebilir ki? Başyüce, milli iradeyi şahsında somutlaştıran, "devlet benim" diyen, iman, ahlak ve aklı birleştiren, âdeta ilahi bir güç tarafından özel bir görevle dünyaya gönderilen, her şeyin en doğrusunu, en iyisini, en güzelini bilen bir figür olarak, bugün bize kimi hatırlatmaktadır?
Sayfa 136Kitabı okudu
Reklam
Necip Fazıl'a göre ABD, Sovyetler'in ve komünizmin panzehiridir çünkü: “Amerika bugün Moskof dünyasına karşı bir D.D.T makamındadır. D.D.T haşerelere sıkmak için kullanılır, çilek şerbeti diye içmek için değil... Ve elbette ki, D.D.T'nin lezzetini beğenmek ve onu sevmek diye bir temayüle yer yoktur. Amerikalıyı "evine dön, defol" diye koğmaya kalkışmak, Moskofa ve komünizmaya buyur etmek ve mikrop hesabına D.D.T'yi kırmaktır.” (2009: 156)
Sayfa 104Kitabı okudu
Atsız, Kürtleri, "akıllarını başlarına dermeyerek, yabancı kışkırtılara oyuncak olmakta devam ederlerse" başlarına gelecek olan konusunda, Rumların ve Ermenilerin başına gelenleri de hatırlatmayı ihmal etmeyerek uyarır: Türk ırkı oluk gibi kanı ve sayısız emeği pahasına yurt edindiği Türkiye'ye göz dikenlere ne yapabileceğini göstermiş 1915'te Ermenileri, 1922'de Rumları bu ülkede yok etmiştir.
Ruh hastası.
Atsız vasiyetinde oğluna, "öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol" dedikten sonra şöyle der: Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlar tarihi düşmanlarımızdır. Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler, yeni düşmanlarımızdır. Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır. Ermeniler, Kürtler, Çerkesler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.
Atsız'a göre "talebenin başına daima otoriter, seciyeli ve Türk öğretmenler getirilmeli”dir. "Okullar birer kışla hâline gelmeli, hatta liselerin müdürleri yüksek rütbeli subaylardan olmalı"dır. "Okullar birbiri ile futbol gibi manasız ve voleybol gibi kadınca müsabakalar değil, askerî ve milli müsabakalar yapmalı”dır. "Türk kılıcı, okçuluk gibi milli sporlarımız ihya olunarak liselere sokulmalı"dır.
528 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.