Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan

Işın Demirkent

Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan Gönderileri

Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan kitaplarını, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan sözleri ve alıntılarını, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan yazarlarını, Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
86 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kılıç Arslan
Haçlı orduları İstanbul'dan Anadolu'ya doğru yola çıktığında, doğu alemi adına -bu ruhani çatılı- propaganda güruhuna karşı koyabilecek ilk gücün sahibiydi. Uzun uzun okunması gereken bir şahsiyet. Merhum Demirkent hocanın bize bıraktığı kıymetli hazinelerden biri daha...
Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan
Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç ArslanIşın Demirkent · Türk Tarih Kurumu · 201431 okunma
Kılıç Arslan'ın, 1093 yılında İznik'de tahta çıktığı sırada, karşılaştığı zorluklar ve ülkesinin içinde bulunduğu durum, onun hiç durmadan mücadele etmesini ve dağılan devletini yeniden kurmasını gerektirmişti. Babası Süleymanşah'ın ölümünden altı buçuk yıl sonra ele alabildiği bu sorunların üstesinden gelmek, hiç de kolay olmamıştı. Öte yandan Bizans imparatorluğu ile mücadeleyi sürdürmüş, balı sınırlarını güvence altında tutmaya çalışmıştı. Siyasi ve askeri alanda güç ve enerji isteyen bu işlerle uğraşırken. 1097 yılında, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte Haçlı ordularının Avrupa'dan kopup gelmesi, onu her şeyi bir kenara bırakıp Haçlılarla mücadeleye sürüklemişti. Haçlı ordularına karşı Anadolu topraklarını savunmak ve Türkiye Selçuklu devletini her bakımdan uğradığı büyük zararlara rağmen ayakta tutabilmek için, insan gücünü aşan bir gayret göstermişti. Her ne kadar Birinci Haçlı Seferi ordularının Anadolu' dan geçmesini önleyememiş ise de bu olumsuz durum, azim ve iradesini kırmamış ve 1101 yılında Anadolu'ya gelen üç Haçlı ordusunu Merzifon, Konya ve Ereğli'de ayrı ayrı hezimete uğratarak, Anadolu'nun geçilmez olduğunu ispatlamıştı. Bu bakımdan Kılıç Arslan'ın 1101 yılında kazandığı zaferler, Türk milletinin Anadolu'da kökleşip yerleşmesini sağlamak açısından çok büyük önem taşır. O, savaş alanlarında geçirdiği 14 yıllık saltanat dönemini, Anadolu'nun bir savunucusu olarak kazandığı bu başarılarla süslemiş ve Türk tarihinin büyük hükümdarları arasındaki önemli yerini almıştır.
Sayfa 66 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Ibn el-Esir, Tarihi Atabekiyye adlı eserinde, Arablar arasında bilinen tarihi ölümler gibi, Kılıç Arslan'ın ölümünün de Türkler arasında unutulmayan bir olay olduğunu yazmıştır. Hükümdarlığı boyunca Hristiyanlara karşı islâm'ın savunucusu olarak durmadan savaşmış olmasına rağmen ölümünden dolayı Hristiyanlar bile üzüntü duymuşlardır. Devrin Ermeni tarihçisi Urfalı Mateos "Sultan Kılıç Arslan için Hristiyanlar büyük yas tuttular. Çünkü o, her bakımdan çok iyi ve tatlı bir insandı" diye yazarken, Süryani tarihçisi Ebu'l-Ferec de Kılıç Arslan'ı Musul'da kurduğu adil idaresiyle övmüş ve onun "Her kim bir kimse aleyhinde iftirada bulunursa ölüme mahkûmdur" diye ilân ettiği fermanını eserine kaydetmiştir. Ayrıca XVIII. vüzyil Batı yazarlarından J. Deguignes de Kılıç Arslan hakkında, Bizans ve Haçlı tarihi kaynaklarına dayanarak, onun memleketini genişletmek hususunda hırslı, savaşta çok cesur, basiretli ve düşmanı takipte faal bir hükümdar olduğunun anlaşıldığını söylemekte ve bu kaynaklarda kullanılan ifadeyi "Pek çok Hristiyan öldürdüğü için zalim addolunmuştur: Halbuki memleketini istilâya gelen ve pek büyük tahribatta bulunan yabancılara karşı ülkesini müdafaâda bulunmaktan başka bir şey yapmamış olduğu unutuluyor" sözleriyle tenkit etmektedir.
Sayfa 65 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
1101 yılı Haçlı Seferlerine karşı kazanılan başarı, Türk milletinin Anadolu'daki varlığı ve geleceği bakımından bir dönüm noktası olmuştur. Bu savaşların başarıya ulaşması, Türk dünyası için bir "varlığını koruyabilme" mücadelesi sergilemekte olup, Anadolu'nun artık bir Türk yurdu olduğu gerçeğini de ispatlamak gibi çok önemli bir anlam taşımaktadır.
Sayfa 50 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Fakat Haçlılar durumun kendileri için ne kadar ümitsiz olduğunu görmekteydiler. Sayıca üstün oluşları, Türkler karşısında başarı kazanmaya yetmemişti. Tek kurtuluş yolu, Türklere sezdirmeden gece karanlığında kaçıp gitmekti. Bir rivayete göre kaçışı Raymond, başka bir rivayete göre ise Lombardlar başlatmıştı. Ancak önce kimin kaçtığı pek o kadar önemli değildir. Önemli olan, şövalyeliğin sadakat, kahramanlık, fedakârlık meziyetlerine hiç uygun düşmeyen bir şekilde bütün şövalyelerin ve liderlerin kadınları, çocukları, yaşlıları ve yaya askerlerini ordugâhta kaderlerine terk edip telâş ve korku içinde kaçıp gitmeleridir. Her ne kadar yaya askerler, efendilerinin peşinden yola döküldülerse de ne bunların, ne de ordugâhta kalanların canlarını kurtaramayacakları belliydi.
Sayfa 45 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Hasan Dağı'nın ismi buradan geliyormuş...
Kısa bir süre Ereğli'de dinlendikten sonra Kayseri yönünde ilerlemeye başlayan Haçlılar, Augustopolis (?) yakınlarında bir kez daha Türklerin hücumuyla karşılaştılar. Kayseri bölgesindeki topraklarını savunmak amacıyla emir Hasan, bunlarla şiddetli bir çatışmaya girdi. Fakat Haçlıların ilerleyişini durduramadığı gibi, çekilmek zorunda kaldığı dağ eteklerinde askerleriyle birlikte şehit oldu; onun yiğitçe çarpışarak öldüğü bu dağa bugün bile Hasan Dağı denilmektedir. Bu dağın eteklerinde ve yakınlarında yapılmış bir çok türbe ve ziyaret yerleri. yüzyıllardan beri Hasan Bey'in anısını Türk milletinin gönlünde yaşatmaktadır.
Sayfa 36 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Aynı yazar, güya Kılıç Arslan'ın geri çekilirken yolda, kendisine yardıma gelmekte geç kalmış olan kuvvetlere rastladığını ve aralarında şöyle bir konuşma geçtiğini de yazmaktadır: Ona yardıma gelenler "Ey talihsiz! Neden korkuyorsun? Senin baban hiçbir savaştan kaçmamıştı. Cesur ol, senin yardımına geldik" dediklerinde, Kılıç Arslan onlara şöyle cevap vermişti: "Siz deli misiniz? Siz henüz Haçlıların kuvvet ve cesaretlerini görmediniz. Biz onları yenmeyi ve tutsak alıp birbirine bağlamayı düşünüyorduk. Fakat bu kadar sayısız ve müthiş silâhlara, parıldayan mızraklara, miğfer ve zırhlara sahip ve ölümden korkmadan ilerleyen bu insanların kana susamış hayvanlar gibi saldırışlarını, tutsak almadan herkesi öldürdüklerini, dağ, tepe ve ovaları doldurduklarını gördükten sonra ne yapılabilirdi? Bütün milletler bizim oklarımızdan titrer: fakat onlar, zırhları içinde oklarımıza aldırış etmeden saflarımıza sokuluyor, oklarımız onlara tesir etmiyordu. İşte pek çok ölü verdikten sonra bu kadar kaldık. Kimse onlara karşı duramaz ve zalimliklerine dayanamaz." Bu ilginç hikaye Haçlıların cesaretini, silâhlarının üstünlüğünü, sayılarının çokluğunu ve ne büyük gayretle Türklere karşı direndiklerini, bu yüzden de Kılıç Arslan'ın savaşta başarı elde edemediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Sayfa 35 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Eskişehir savaşının görgü tanığı olan bir Haçlı yazarı şöyle yazmaktaydı: "Türklerin metanet, kahramanlık ve savaş kabiliyetlerini kim tasvir edebilir?" diyor ve şu sözlerle devam ediyordu… "eğer Türkler Hristiyan olsalardı, kudret, cesaret ve savaş kabiliyeti bakımından kimse onlarla boy ölçüşemezdi."
Sayfa 34 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
İznik önündeki savaşta Haçlılar ağır kayıplara uğramışlardı. Ölenler arasında bir çok ileri gelen şahıs vardı. Sağ kalanların ise pek çoğu yaralıydı. Yine de elde ettikleri başarı morallerini yükseltmişti. Türk şehitlerinin üzerinde alacakları tutsakları bağlamak için beraberlerinde getirdikleri ipleri bulmuşlardı. Kuşatılmış Türk garnizonunun direnme duygusunu sarsmak için şehitlerin kafalarını kesip surların üzerinden şehre attıkları gibi, bazılarını kazıklara çakarak Türklerin gözü önünde surların dışında dolaştırdılar.
Sayfa 31 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Haçlılar adı altında Avrupa'nın değişik milletlerine mensup her sınıftan sayısız insanın katılmasıyla oluşan böylesine büyük orduların sefere çıkması, daha önce hiç yaşanmamış bir olaydı. Olayın çağdaşı bir tarihçinin yazdığı gibi "Batı dünyasının bütün barbar kavimlerinin harekete geçtikleri" haberi, önce Bizans'ı endişeye düşürdü. İmparator Aleksios şahsi tecrübesiyle Batılıların hiç bir anlaşmaya uymayan, para düşkünü ve kendilerine itimat duyulamayan kişiler olduklarını bilmekteydi. Gerçekten de Haçlıların daha yola çıkar çıkmaz başlayan çapulcu davranışları, Bizans topraklarından geçerken yağma. tahrip, Hristiyan halkın mahna ve canına el uzatma, hatta görülmemiş derecede vahşet ve işkencelere kadar ulaştı.
Sayfa 25 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
Reklam
Ege adalarının birbiri arkasına Türklerin håkimiyetine geçmesi üzerine büyük bir endişeye düşen imparator Aleksios, derhal Niketas Kastamonites kumandasındaki bir filoyu Çaka'nın üzerine yolladı. Çaka bu filoyu bozguna uğrattı, hatta Bizans gemilerinden bir kısmını da ele geçirdi. Bu, Türklerin Bizans'a karşı kazandıkları ilk deniz savaşıdır.
Sayfa 7 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
1101 yılı sona ererken ülkesini Haçlı saldırısından kesin olarak kurtarmış olan Türkiye Selçuklu sultanı Kılıç Arslan, şan ve şerefle süslediği tahtında gururla oturmaktaydı. Hiç şüphesiz kazandığı zaferler devletinin sınırlarını aşmış, bütün Türk dünyasının yüzünü güldürmüştü.
Eskişehir savaşının görgü tanığı olan bir Haçlı yazarı şöyle yazmaktaydı: "Türklerin metanet, kahramanlık ve savaş kabiliyetlerini kim tasvir edebilir?" diyor ve şu sözlerle devam ediyordu eğer Türkler Hristiyan olsalardı, kudret, cesaret ve savaş kabiliyeti bakımından kimse onlarla boy ölçüşemezdi."
İznik kuşatması sırasında Haçlılar öldürdükleri Türklerin başlarını mancınıkla şehrin içine atıyorlar 14. yüzyıl minyatürü. “İznik önündeki savaşta Haçlılar ağır kayıplara uğramışlardı. Ölenler arasında bir çok ileri gelen şahıs vardı. Sağ kalanların ise pek çoğu yaralıydı. Yine de elde ettikleri başarı morallerini yükseltmişti. Türk şehitlerinin üzerinde alacakları tutsakları bağlamak için beraberlerinde getirdikleri ipleri bulmuşlardı. Kuşatılmış Türk garnizonunun direnme duygusunu sarsmak için şehitlerin kafalarını kesip surların üzerinden şehre attıkları gibi, bazılarını kazıklara çakarak Türklerin gözü önünde surların dışında dolaştırdılar.”
Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan
Türkiye Selçuklu Hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.