Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkiye'nin Düzeni

Doğan Avcıoğlu

Türkiye'nin Düzeni Gönderileri

Türkiye'nin Düzeni kitaplarını, Türkiye'nin Düzeni sözleri ve alıntılarını, Türkiye'nin Düzeni yazarlarını, Türkiye'nin Düzeni yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ayetle,hikmetle,icma ile,rivayetle,tecrübe ile,ibretle müsebettir ki, insan için her nasıl olursa say (emek) ile olur,insan her neye vasıl olursa say ile olur."
Yükselme döneminde, kapitalizme yönelişte önemli bir avantaj sayılabilecek olan merkeziyetçi devlet, buhran baş gösterince, kapitalizme yönelişi engelleyici bir rol oynayacaktır.
Reklam
• Esasen kapitalist gelişmeyi, teknik ilerlemeden çok, kapitalizmin kendisi sağlamıştır. Teknik ilerleme, kendiliğinden olmamıştır. Kapitalizmin ihtiyaçlarıdır ki, teknik ilerlemeye yol açmıştır.
• Özetlersek, prekapitalist düzenin çözülmesini ve kapitalist düzene gelmesini sağlayan ( köyde az çok bir farklılaşma, köyden bir kısım işgücünün şehre akımı, ticaret ve tefeci sermaye birikimi, lonca düzeninin zorlanması, köydeki farklılaşma dolayısiyle köy - şehir mübadele olanaklarının artması vb. gibi) faktörler, Batı'da olduğu gibi Osmanlı toplum düzeni içinde de faaliyettedir.
• Devlet taşradaki sivrilmiş tefecileri, İstanbul’un et ihtiyacının karşılanmasında yararlı olmaları için, hayvan ticareti yapmak üzere, İstanbul’a getirmektedir. Hatta 1566 yılında, İstanbul’un et ihtiyacının finansmanını sağlamak amacıyle, «Et Bank» adını verebileceğimiz, 20 bin altın flori sermayeli bir fon kurulmuştur. XVI. yüzyılda büyük şehirlerde, birçok «vakıf bankaları» mevcuttur Vakıflar yoluyla ucuz faizle kredi veren bu ilk bankaların yaygın faaliyeti, ticari hayatın genişliği ve canlılığı hakkında bir fikir vermeye yeterlidir. Türkler, iç ticarette de, dış ticarette de faaldir.
• Osmanlı toprak düzenini sarsan fakat XVI. yüzyılın ikinci yarısında dikkati çeken gelişmeleri faizcilik, kredi avansları, mültezim kar ve soygunculuğu eski müstakil çiftçiler nizamı yerine, zengin çiftlik sahibi mütegallibe bir bey veya ağa sınıfı ile bu sınıfın emrinde ırgatlaşan köylüler kaim olmaya başladı. Bu gelişmelerin sonucu, hukuken toprağa bağlı olmakla birlikte, büyük şehirlere geniş ölçüde bir reaya akını olmuştur. Bazı devlet memurlarıyle birlikte bir kısım reayanın zenginleşmesi, hukuk kurallarını az çok etkisiz bırakarak, toprakta özel mülkiyet eğiliminin güçlenmesi, tefecilik vb. gibi çeşitli yollardan bir nakdi sermaye birikiminin ortaya çıkması ve birkısım reayanın topraklarını bırakmak zorunda kalması, prekapitalist düzeni temellerinden sarsan, ama daha i eri bir toplumsal kuruluşa geçiş olanaklarını bağrında taşıyan olaylardır. Bunlar kapitalizme geçişin önşartlarını hazırlamaktadır.
Reklam
• Esasen Osmanlı toplumunda «askeri sınıf» kavramı çok geniş tutulmuştur. Bu kavram her çeşit maaşlı memur ve hizmetlilerin yanı sıra tüccar, çiftçi, madenci, zanaatkârları da kapsayabilmektedir. Askeri sınıf arasında gözüken bu tip kişilerin, ilk kapitalistler oldukları söylenebilir. Bu müteşebbis kişiler, tarım olanında da büyük çiftlikler kurmuşlardır. Çiftliklerde, işgücünün büyük kısmını ecin, ırgat diye adlarla kaydedilen ve yerine göre, «orakçı» , « bekçi», «Sığırcı» diye çalıştırıldıkları iş alanları belirtilerek anılan ücretli işçiler sağlamaktadır. Bunlara ücretleri para olarak ödenmektedir. Demek ki bir yanda zengin çiftlik sahipleri ortaya çıkmakta, öte yanda bu sınıfın emrinde ırgatlaşan topraksız köylüler çoğalmaktadır. Bütün bunlar kapitalizme doğru yol alışın açık belirtileridir.
• Milletlerarası ticaret yolları üzerinde gelişen Osmanlı Devleti, Selçuk Devleti gibi - Batı tarihçilerinin «Göçebe Türk» iddialarının tam tersine –daha başından itibaren büyük şehirlere dayanmıştır. Önce Konya, Kayseri, Sivas mihveri, sonra Tokat, Amasya, Ankara mihveri ve daha sonra Bursa, Edirne, İstanbul, Filibe, Sofya, Üsküp, Selanik canlı bir ticaret hayatının merkezi olmuşlardır. Osmanlı Devleti, başından beri, milletlerarası ticaret yolu üzerinde bulunduğu için, zorunlu olarak merkeziyetçi bir kuruluşa yönelmiştir. Milletlerarası ticaret gibi, büyük şehirlerin iaşesi ve fetihler, merkeziyetçilik yönünde işleyen öteki güçlü faktörler olmuşlardır.
• Marx ve Engels ilkin, Doğu toplumlarının geride kalmalarının nedenini, özel toprak mülkiyetinin olmayışında gördüler. Yalnız Marx daha sonra yapılan araştırmaları okuyunca gördü ki, Çin gibi toplumlar toprakta özel ve kamu mülkiyeti dönemlerini tanımışlar ama yine de kapitalist evrimin dışında kalmışlardı. Bunun üzerine Marx, Çin'i Asya Üretim Tarzı kategorisine koymaktan vazgeçmemiş ama bu üretim tarzının belirleyici özelliğini başka yerde aramıştır. Bu özellik, temelde kendi kendine yeten bağımsız köy hücrelerinin varlığıdır. Tek hücreli yaratıklara benzetebileceğimiz bu tamamen otarşik köylerin bağımsızlığını tarım ve el sanatları birliği sağlamaktadır.
800 syf.
·
Puan vermedi
Ben bu kitaba inanıyorum. Milli Demokratik Devrim teorisi, bazı radikal yanlarını bırakırsak Türkiye'nin emperyalizmin pençesinden çıkış yolu. Bu kadar detaylı bir çalışmanın günümüze bile bu kadar ışık tutabilmesi, kapitalizmin evrim geçirmekten uzak bir b*k çukuru olduğunun ve onun çocuğu emperyalizmin Asya'dan sökülüp atılmasının insanlığın yeniden tesisinin ilk koşulu olduğunun kanıtı. Güneş doğudan doğar, doğacak.
Türkiye'nin Düzeni
Türkiye'nin DüzeniDoğan Avcıoğlu · Kırmızı Kedi Yayınları · 201553 okunma
Reklam
Atatürk, her türlü kişisel yararların, kendi kişiliğine yönelecek her türlü yararların daima üstünde kalmış ve daima üstünde kalacak olan ulusal varlıktır.
Sayfa 260
Atatürk, tarımın dışında sanayi alanında ilk yerli bira fabrikasıyla çeşitli fabrikalar kurduğu gibi, sanayinin finansmanında da önemli bir rol oynaması beklenen İş Bankası'nın da temellerini atmıştır. Atatürk, önce Osmanlı Bankası ile ortaklık kurarak, bu Bankayı da az çok kontrol altına almak istemiştir. Osmanlı Bankası' nın olumsuz tutumu üzerinedir ki, bir millî banka kurmanın zorunluğuna kanaat getirmiştir. Falih Rıfkı'ya göre, yabancı bankalardan biri, "Acaba sizdeki yüzbin liramızla bankanıza ortak olabilir miyiz?' sualine, Türklerin bu işlerle uğraşması yersiz olduğu gibi bir cevap verince, Mustafa Kemal, yüzbin lirayı hemen bankadan çeker, çuval içinde Kasaboğlu çarşısında bir dükkâna koyar ve önüne bir de nöbetçi diker. Şimdi sermayeleri yüz milyonları aşan resmî ve hususî bankaların temeli budur."
Sayfa 372 - Tekin YayıneviKitabı okudu
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.