“Zorunluluk ya da kişisel tercih nedeniyle, dış dünyaya kapalı yaşayan ve komşularının yaşamını da kendilerine dert etmeyen insanlar, diğerlerinin kendileri hakkında konuştuğunu duyunca kaygılanır ve huzursuz olurlar.”
“Gerçeği söylemek ya da dışlanmak uğruna, bir insanın kendisi hakkında imgesini çökertmek çok kötüdür. O insanın yaşamaya devam edebilmek için yeni bir imge oluşturmayı başarıp başaramayacağını kim bilebilir?”
Toplumunun insan üzerindeki gücü ve etkisinin ırkçılık ve sömürü ile harmanlanmış güzel bir anlatısı.Mary zamanı için farklı bir kız, kendine özgü giyiniyor, çalışıyor, evde değil bir kız yurdunda yaşamayı tercih ediyor, herkesi tanıyor ama kimseyle duygusal bir ilişki yaşamıyor. Kendi içinde mutlu bir kızdır ama arkadaşlarının kendisini hakkında söylediği bazı şeylere kulak misafiri olur ve duyduğu bir cümle onu allak bullak eder,toplumun ona nasıl baktığını öğrenince hayatını mercek altına yatırır ve panikle evlenmesi gerektiğine karar verir çünkü toplumun ondan beklentisi budur. Sonuçta Dick Turner adlı yoksulluğa yeminli, başarısız bir çiftçi ile evlenip taşraya gider. Yaptığı sevgisiz, kısır evlilik Mary'nin ruhunu öldürmeye başlar ve psikojisini yerle bir eder, içindeki öfkeyi çiftlikteki zenci çalışanlardan çıkarır. Mary'nin sevgisiz, ruhsuz evliliği ve taşranın monotonluğunda çürüyen ruhu ile hastalıklı bir kadın olmasını okuyoruz.
Tüm stresini akıttığı zencilere tavırları oldukça sinir bozucuydu. En son işe aldıkları Moses onun dengesini bozup ayarlarıyla oynuyor.
Sömürgecilik, ırkçılık, toplum baskısı,evlilik , ataerkil düzen gibi kavramların irdelendiği eser dönemini yansıtması, özellikle Mary'nin psikolojisini okura güçlü bir şekilde aktarması ve akıcı üslubu ile okunmaya değer, kıymetli bir romanın sayfalarında gezdiriyor bizi.
Türkü Söylüyor OtlarDoris Lessing · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2023401 okunma
Selamlar!
Bugünün kitabı benim için ocak ayının en iyilerinden biri olan Türkü Söylüyor Otlar. T. S. Eliot’un Çorak Ülke’sinin “Gök Gürültüsünün Dedikleri” bölümünden esinlenmiş yazar kitabın ismi için. Avignon Beşlisi, Mansfield’in Koyda’sı, Marquez’in Şer Saati gibi dupduru bir Seçkin Selvi çevirisi idi.
1950 yılında yayımlanan roman,
Deliymiş gibi davranmıyor. Yalnızca kendi dünyasında, başkalarının değer yargılarının önemli olmadığı dünyasında yaşıyor. Kendi insanlarının nasıl olduğunu unutmuş. İyi ama, zaten delilik nedir? İçine dönmek, dünyadan kaçmak değil midir?
Sayfa 213 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ona göre yalnızlık, başkalarıyla beraber olma isteğiydi. Ama arkadaşsızlık yüzünden, yalnızlık duygusunun hiç fark edilmeden insanın ruhuna çökebileceğini bilmiyordu.
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu