Toplumunun insan üzerindeki gücü ve etkisinin ırkçılık ve sömürü ile harmanlanmış güzel bir anlatısı.Mary zamanı için farklı bir kız, kendine özgü giyiniyor, çalışıyor, evde değil bir kız yurdunda yaşamayı tercih ediyor, herkesi tanıyor ama kimseyle duygusal bir ilişki yaşamıyor. Kendi içinde mutlu bir kızdır ama arkadaşlarının kendisini hakkında söylediği bazı şeylere kulak misafiri olur ve duyduğu bir cümle onu allak bullak eder,toplumun ona nasıl baktığını öğrenince hayatını mercek altına yatırır ve panikle evlenmesi gerektiğine karar verir çünkü toplumun ondan beklentisi budur. Sonuçta Dick Turner adlı yoksulluğa yeminli, başarısız bir çiftçi ile evlenip taşraya gider. Yaptığı sevgisiz, kısır evlilik Mary'nin ruhunu öldürmeye başlar ve psikojisini yerle bir eder, içindeki öfkeyi çiftlikteki zenci çalışanlardan çıkarır. Mary'nin sevgisiz, ruhsuz evliliği ve taşranın monotonluğunda çürüyen ruhu ile hastalıklı bir kadın olmasını okuyoruz.
Tüm stresini akıttığı zencilere tavırları oldukça sinir bozucuydu. En son işe aldıkları Moses onun dengesini bozup ayarlarıyla oynuyor.
Sömürgecilik, ırkçılık, toplum baskısı,evlilik , ataerkil düzen gibi kavramların irdelendiği eser dönemini yansıtması, özellikle Mary'nin psikolojisini okura güçlü bir şekilde aktarması ve akıcı üslubu ile okunmaya değer, kıymetli bir romanın sayfalarında gezdiriyor bizi.