Selam yıldızlarım! Bugün aşırı merak edip aldığım “Urağan” kitabı ile geldim. Kapağına ve iç kapağına aşık oldum. İçinde yatan anlamları da ayrı bir incelik taşıyor bence…
Kitapla ilgili söylemek istediğim ilk şey; acıların işleyişi. Bir acı yaşansa bu kadar güzel işlenebilirdi diyorum kendime. Hani derler ya ‘empati’ diye. Gerçek empati, bu tür kitaplarda daha çok belli oluyor. Yazar onu işliyor işlemesine ama okuyucuya o duyguyu geçirebilmek ayrı bir maharet. İçim parçalandı denir ya hani, o misalim şu an. O parçaların altında eziliyorum belki de.
Benim kendime çokça söylediğim bir söz var ‘bir gülüş, bin acıya denktir’ diye. Arya acı günlerini hatırladıkça ve ben okudukça bir gülüş bırakıyordum o ana. Acılar bakiydi belki ama gülmek gerekiyordu bazen. Unutturmazdı elbet ama en azından üstesinden gelmene bir basamaktı. Arya da güldü, hayatına devam etti her acıya rağmen. Ama ağlamasını da bildi. Çünkü bazen, bir acının üzerine ağlamak gerekir. Ağlayıp onun üzerine bir sünger çekmek…
Kitap, o kadar çok iç sızlatıyor ki tarif edemem size. Gülüyorsunuz, kalbiniz sevinçten ve korkudan küt küt atıyor belki ama içinizdeki o sızı son sayfayı okuyup kitabı kapattıktan sonra bile kalıyor. Herkese bir yerden dokunan, bir şekilde empati yaptıran, bir şeyler öğreten, bir duygudan öbür duyguya sürükleyen bir kitap. Arya Çilen ve Yankı Urağan ile tanıştığıma çok mutluyum. Umarım sizde bir gün, küçük bir yağmur damlasının bir fırtınayı alt edişine şahit olursunuz..