Nisan ortalarında Rusların yortusu vardı. Birkaç Rus eri, köyde bir dükkânı soymuş ve bir Ermeni kızını kaçırarak, köy dışında tecavüz etmişlerdi. Kızın anası, ertesi gün Rus komutanına başvurup yakınmış, komutan kızmış kadına, “elinden temelli almadılar ya” demiş. Sonra da “ bir gece eğlenmişler bunda ne kötülük var” diye kadını azarlamış. “Yakınmak yerine teşekkür etmelisin. Erlerimiz, kocasının yokluğunu kızına belli etmemişler”
Bunları bize, alış veriş için gittiğimiz bakkal sahibi yaşlı kadın anlatmıştı. Kızın anasıymış.
“Oğul” diye dertlendi, “Siz Türkler kadınlarımıza kötü gözle bakmazdınız” dedi. “Ama bunlar, erkeklerimizi alıp savaşa gönderiyor, geride kalan kadınlarımıza, kızlarımıza saldırı-
yorlar.”“Doğru söylüyorsun madam dedim. Yıllardır birlikte yaşadığımız Anadolu Ermenileri de bu gerçeği bilselerdi. Şimdiye kadar yaptığımız savaşlarda bir Ermeninin burnu kanadı mı?
Yemen çöllerinde ya da Balkanlarda yaşamını yitiren Türklerin geride kalan evini, bahçesini yok bahasına Ermeni yurttaşlarımız satın alıp zengin olmadılar mı? Bununla da yetinmediler.
Yıllarca birlikte yaşadıkları bu ulusun düşmanlarıyla savaşta birleşerek, ordumuzu arkadan vurmaya çalışmadılar mı?”
“Ne diyeyim oğul. Allahtan bulsunlar. Sebep olanlar, sebepsiz kalsın.”