Uğultulu Tepeler*
Emily Bronte'un klasikler arasına girmiş tek eseridir Uğultulu Tepeler. Yazarımızın bildiğim kadarıyla başka bir kitabı da yok.
Kitabımızın konusu iki çocuklu bir babanın iş seyehati dönüşü yetim bir çocuğu evlatlık edinmesini ve bu olaydan sonra ailenin yaşadığı süreci anlatıyor. Evlatlık edinilen çocuk yani Heatcliff kitabın ana karakteridir. Aileye getirildiğinde evin oğlu olan Hindley bu olayı öfke ile karşılar, Heatcliff'e nefret besler. Evin kızı Catherine ise onunla çok iyi dost olur hatta bu dostluk zamanla aşka dönüşür. Fakat babaları vefat ettikten sonra ailenin başına Hindley geçer ve Heatcliff'e bir paçavra gibi davranır. Catherine, Heatcliff e aşık olmasına rağmen yakışıklı, kibar ve zengin Edgar Linton ile evlenir.
Bundan sonra hikaye tam bir intikam hikayesine evriliyor. Heatcliff hayatının sonuna kadar bu kişilerden intikam almakla uğraşır. Ve bu hikayeyi evin hizmetçisi Nelly'den, Uğultulu Tepeler'e yatılı gelen bir misafire anlatmasıyla öğreniyoruz.
Kitap hakkında diğer okurların yorumlarını da yorumlarını merak edip okudum. Çünkü kitap oldukça akıcı olmasına rağmen o kadar kasvetli ve boğucuydu ki acaba yalnızca ben mi böyle düşündüm dedim. İlk kez bir kitapta sevdiğim tek bir karakter bile olmadı. Akıcı olmasına rağmen okuyamadım. Öyle olumsuzluklar ve öyle abartılı kıskançlıklar, intikam hisleri vardı ki... İngiliz Edebiyatında karşılaşabildiğimiz unsurlar olabilir ama bunların içindeki en mübalağalı olanı Uğultulu Tepeler romanıydı.
İlk kez bir kitap için bunu söylüyorum belki ama ben sevmedim. Belki siz seversiniz.