Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yalan Dünyayı Adımlarken

İhsan Süreyya Sırma

Yalan Dünyayı Adımlarken Gönderileri

Yalan Dünyayı Adımlarken kitaplarını, Yalan Dünyayı Adımlarken sözleri ve alıntılarını, Yalan Dünyayı Adımlarken yazarlarını, Yalan Dünyayı Adımlarken yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Walt Disney Amerika'da değil, "Üçüncü Dünya" denen ülkelerin birinde, mesela Türkiye'de yaşamış olsaydı, yine Walt Disney olabilir miydi? Yoksa düşüncelerinden dolayı sık sık parmaklıklar arkasında sorgulara çekilir, bazı "çalışma grupları" tarafından fişlenir miydi? Zira düşüncelerin zapturapt altına alındığı coğrafyalarda hayal bile kuramazsınız! Zaten hayaller; düşüncelerin, düşünceler de hayallerin birer sonucu değil mi?
Sayfa 173
Said Ramazan merhum, dinlerini kenara itip, dolar ilahlaştıran müslümanlar için şu veciz cümleyi kullanmıştı: "Yuvahhidune'd-Dolar ve lå yuşriküne bihi eheda" (Doları birliyor ve hiçbir şeyi ona şirk koşmuyorlar.)
Sayfa 156
Reklam
Taassup taassuptur ve taassubun her türlüsü, insanlık için felakettir.
Sayfa 132
Ne gariptir şu insanlık tarihi? Neden biz insanlar, birbirimizi yemeden, hepimiz için en iyi olanında anlaşamadık.
Sayfa 105
Dubai'de rastladığımız bir yetkili, açıkça şöyle fısıldıyordu kulağıma: "Kanaatime göre Türkiye'de siyaset çok fazla vaktinizi alıyor. Öyle bir mekanizma geliştirmişsiniz ki, sokaktaki vatandaş bile, kendi işinden fazla siyaseti düşünüyor. Oysaki, Osmanlıların torunları olarak siz daha iyi bilirsiniz ki, devletler istikrarla büyür. Acaba her akşam, "bu gece darbe olacak mı, olmayacak mı?" diye yatağına giren bir tüccar, bir üniversite hocası, bir müteşebbis, ne derecede görevinde verimli olablir? 
Sayfa 97
Bir zamanların üniversitesi ciddi, hoca ve öğrencileri bu kadar seviyeliydi. Şimdikiler ise, seviyesizlikten dolayı, şunun bunun başörtüsüyle, sakalıyla uğraşıyorlar.
Sayfa 49
Reklam
Bizden öncekilerin her şeylerini geride bırakıp gittikleri gibi, biz de bırakıp gideceğiz... Bizler de, bizlere dayatmalarda bulunup dünyayı bize zehir edenler de gidecek bu dünyadan...
Koala, gum tree'nin yapraklarıyla beslenir. Bu ağacın yaprakları ise, hem yağlı, hem de yüksek dozda uyuşturucudur. Kısacası bizim koala gum tree yapraklarını yiye yiye uyuşuyor. Acıkınca onları yiyor, onları yiyince de tekrar uyuşuyor ve onun hayatı böyle devam edip gidiyor.
Sayfa 26
Hey gidi yalan dünya, sana neden bu kadar bağlanıyor, çadırımızın kazıklarını derinlere çakıyoruz ki? Neden düşünemiyoruz en derin çadır kazıklarının da bir gün yerlerinden söküleceklerini ve sahibinin alınıp götürüleceğini?
Sayfa 24
Bizden öncekilerin her şeylerini geride bırakıp gittikleri gibi, biz de bırakıp gideceğiz... Bizler de, bizlere dayatmalarda bulunup dünyayı bize zehir edenler de gidecek bu dünyadan...
Sayfa 14
Reklam
Parayla satılan malları gördüm, Ayı'ya ayrılan balları gördüm; Sağ'a endekslenmiş sol'ları gördüm, Daha ben neleri-neleri gördüm!
Köyler gezdim, kasabalar dolaştım, Ovalar yürüdüm, dağları aştım; Binbir zorluklarla eve ulaştım, Korkudan kitlenmiş dilleri gördüm! Ne aşiret kalmış, ne de habile, Kan-barut kokuyor toprağı bile; Çekilmiyen dayanılmaz bir çile, Tepeleri yanmış belleri gördüm! Ekonomi çökmüş, millet perişan, Kimisi aç kalmış, kimisi üryan; İnsan ölebilir sokakta her an, Kasaba'ya dönmüş İlleri gördüm!
Şöyle diyordu Kâzım Can: “İzinimde yolum düştü Yurduma, Patikaya dönmüş yolları gördüm. Çare arariken kendi derdime, Bağrına taş basmış dulları gördüm! İnim-inim, hasta sızıltıları, Ninni olmuş kurşun vızıltıları; Öldürmüşler günahsız çocukları, Bebeksiz boş halan kolları gördüm! Anarşist gözüyle halka bakılmış, Harmanları, hasatları yakılmış; Kapılara kara çivi çakılmış, Topraklı çamurlu elleri gördüm!
Kıyas edilsin.
“Cumhuriyetin ilk yıllarında, Konya'nın bir köyünde ilmine irfanına saygı duyulan bir Hocaefendi varmış. Yasaklanmış olmasına rağmen, köyünde Kur'an eğitimini sürdürdüğünden, jandarmalar onu da alıp götürmek için köye gelmişler. Hocaya talebelik yapan bir delikanlı, Hocasını kurtarmak istemiş, fakat silâhlara karşı bir şey yapamamış. Hoca'yı tutuklayan jandarmalar, bu talebeyi de yakalamak istemelerine rağmen, o dağa kaçmış, eşkılayalık yaparak 1950'lere kadar dağda kalmış ve 1950'den sonra çıkan aftan yararlanarak, köyüne geri dönmüş. Mahmut Toptaş Hoca bir gün bu sabık eşkiya zatla sohbet ederken, eşkiya şöyle bu hadise anlatmış: Bir gün iki arkadaşımla birlikte, sayıları beş yüzü bular, kalabalık bir çingene kervanını soyduk ve çingenelerden yüz lira para topladık. Biz soygunumuzu yaptıktan sonra çekip gidecekken, Çingenbaşı ayaklarıma kapanarak yalvarmaya başladı: “Benim güzel ağam, biz bir senedir çaldık, çırptık; yankesicilik yaparak bu parayı topladık. Ne olursunuz merhamet edin de birazını bize geri verin.” Biz de Hoca dizi dibinde büyüdüğümüzden, eşkıya olmamıza rağmen merhamete geldik ve yüz liranın, beş lirasını geri verdik. Bunun üzerine Çingenbaşı, ellerini havaya kaldırıp, şu duayı yaptı: “Allah sizin gibi eşkiyayı başamızdan eksik etmesin!”,
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.