Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Yasin Süresi Yorumu

Haluk Nurbaki

En Yeni Yasin Süresi Yorumu Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Yasin Süresi Yorumu sözleri ve alıntılarını, en yeni Yasin Süresi Yorumu kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Elest'te Efendimize katılmayanlardan gönül ceryanı geçmeyeceğinden, başkalarını sevemezler, garibe fakire acıyamazlar. Bu yüzden Kur'an, kâfirin giderini yetimi iten, fakire yardım etmeyen diye sık sık damgalar. Âyetlere yüz çevirmenin, Rahmetten gelen nimetleri adeta itmenin tek belirtisi hissettir. Dikkat ederseniz âyetler grubu inkarcıları anlatırken bu noktaya gelip düğümlendi ve de bundan sonra onların elim akıbetlerini anlatacak. Bu grup Fatiha'da bildirilen mağdubin grubudur. Nasipsizliklerinden dolayı bilerek âyetlere yüz çevirmektedirler. Dikkat ederseniz "Allah yok" demiyorlar, "Allah istese fakire de verirdi" diyorlar.
Sayfa 70 - Damla YayıneviKitabı okudu
Rahmet-i ilâhinin devamı ancak hayra infâkla mümkündür. Yoksula vermeyen, hayra yardım yapmayan, Allah'ın âyetinden yüz çeviriyor demektir. Çünkü küfr ve şirk, vücut ikliminde nefsin hâkim olduğunu gösterir. Bir insana nefs hakimse en açık belirtisi hissettir. Ona "Allah'ın verdiği rızıktan fakire ver, hayra yatırım yap" dediğinizde, isyan eder ve "Allah istese fakire verirdi" der. Üstelik bu yola teşvik eden mü'mini, yanılmışlıkla itham eder. Tasavvufda nefsin bu özelliğine "vermez, verene de tahammül etmez" denir ki, doğrudan doğruya bu âyetten alınmıştır. Bir insan kendini aldatmamalıdır. Eğer Hisset (cimrilik) başlamışsa nefsine esir demektir. Çünkü gönlün bütününe hakim olduğu mü'minde, sevgi vardır. Başkalarına infak zevki vardır.
Sayfa 69 - Damla YayıneviKitabı okudu
Reklam
Âyet 44: "Var oluşunuz, hayatınızın devamı; ancak rahmet sırrımızın bir vadeye kadar bağışladığı ceryandandır" Bu âyet, özellikle nefslere hitab eder: Ey nefs! Sen ha­yatı ne sanıyorsun? Hayat tablosunda, ta "fülki'l-meşhûn" seyrinden itibaren verdiğim fırsat, gerçeği bul­man içindir. Rahmetim, sana ömür denen bu mesafeyi sırf doğruyu bularak inanman içindir. Yoksa ilk isyanında seni yok ederdim.
Sayfa 67 - Damla YayıneviKitabı okudu
Gurur nefsin küfür ve şirk belirtisidir. Vakar bir mü'minin taşıdığı imana karşı etrafta saygı telkin etmesidir. Bir başka örnek: Meskenet-Tevekkül'dür. Meskenet, nefsin tembelliği aczidir. Tevekkül, gayret sahibi bir mü'minin kadere karşı teslimiyetidir.
Sayfa 55 - Damla YayıneviKitabı okudu
Ayet 29: "Bir tek sayha oldu derhal sönüverdiler. " Saycha: Şiddetli patlama, şiddetli sarsıntı demektir. Tarihin seyri içinde böyle yok edici bir sarsıntı Pompei şehrinde Vezüv'ün ilk patlamasıdır. M.S 75'inci yılda meydana gelen bu dev patlamada bütün Roma asilleri lâvların altında can verdi. Pompei, Romalıların sayfiye şehri idi. Roma ileri gelenleri orada şâşâlı ve sefih bir hayat sürerlerdi. Bu yanardağ patlamasından yalnızca Hristiyan esirler kurtuldu. âyetin bu yanardağ patlamasını kasdetmesini elbette mümkündür. Hatta Hz. İsa'ya idam kararı veren Kudüs'deki Roma jürisinin hayatta kalanlarının bu Pompei olayında lâvlarda yanarak öldüğü bilinmektedir. Sayhanın, dev bir imparatorluk olan Roma'nın aniden çökmesi anlamına geldiğini iddia eden tefsirler vardı. Enfüsî mânâda sayha ölüm anıdır. Bedenin ruhtan ve nefsten ayrılmasını temsil etmektedir. Küçük kıyamet de denilen ölüm anında her inkarcı böyle şiddetli bir patlama ile sönüverecektir. Mânâ âleminde sayha ve sönüverme tanımları, Rahman ceryanının kesilmesi olarak tanımlanır. Nefs, kendi varlık evhamı içinde yaşarken âniden Rahman ceryanı kesilince şiddetli bir patlama hissedecek ve kendinde hiç bir gücün kalmadığını farkedecek, sönüverecektir. Dünya evhamının ne aldatıcı olduğunu herkes işte o zaman farkedecektir.
Sayfa 43 - Damla YayıneviKitabı okudu
Ayet 28: "O zâlim kavme gökten bir ordu indirmedik, indirici de değildik. " Varlığı aşikâr olan Allah, kulların aptalca beklediği bir gösteri elbette yapmaz. Yani gökten ordu indirmez. Çoğu kez inkarcılar, inananlara: "Hadi Allah beni cezalandırsın görelim" der. Sanki bir ordu bekler gibi kendini adam yerine kor. İşte Allah onlar için "Gökten ordu indirecek değiliz" buyuruyor. Allah'ın zulme kaşı indirdiği darbe öyle çetindir ki şiddetinden farkına varacak vakit bulamazlar.
Sayfa 43 - Damla YayıneviKitabı okudu
Reklam
Âyet 26: "Haydi gir cennetime denince: Ne olurdu kav­mim bilseydi, dedi. " Bu âyette mânânın büyük sırrı gizlidir. Habib-i Neccar iman eder etmez mânâ perdesi açıldı ve linç olmadan cennete intikal etti. Bu yüzden linç olayını hissetmedi. Hatta cennetten seyretti ve "Ne olurdu kavmim bilseydi" dedi. Bu âyetten anlıyoruz ki, şehidler kıyameti beklemeden otomatik olarak cennete intikal eder. Eğer nefs, gönlün emrine girmişse, ölüm anında o da otomatik olarak cennete intikal eder. Ancak nefsin gönle râm olması sanıldığı gibi kolay değildir. Bunun bir miyarı vardır ki, bir kimse Fahr-i kâinat efendimizi kendinden, evlatlarından sevgilisinden ve tüm dünya ilgilerinden fazla seviyorsa, onun nefsi gönlün emrindedir. Habib-i Neccar cennete intikal edince, gerçeği tümüyle görünce bir kez daha önemli bir yasayı açıklıyor: "İnkâr cahilliktir. Zira "kavmim bir bilseydi" demek, bir anlamda bilmiyor; cahiller demektir. Enfüsi mânâda bu âyetteki bir hikmet: Habib-i Neccar'ın gönlüne yansıyan imanında efendimizi bulmasıdır. Çünkü ümmetini düşünmek ancak Muhammedî bir ceryana nasiptir.
Sayfa 41 - Damla YayıneviKitabı okudu
Şu hayat badiresinde binbir müşkül ve keder vardır. Bunlardan sıyrılmak için Rabbimden başka, O'nun rahman sırrından başka ne güvence olabilir. Örneklendirirsek: a) Çevreden gelen mikrop, işin, kimyasal maddelerin zehirinden bizi koruyan akıl almaz bir biyoloji sistemine sahibiz. Buradaki bir aksaklıkta beni Rahman'dan başka hangi güç normal hayata kavuşturabilir. b) Uzayda mevcut binlerce öldürücü ışından, bir dev meteorun arza çarpmasından bizi Rahman'dan başka hangi güç kurtarabilir? c) Bedensel hayatımızda binlerce kompitüre bağlı biyolojik dengemizi, Rahman'dan başka hangi güç dengede tutabilir? Ey insanlar! Zahiri mânâda var saydığınız para, teknik imkanlar tümüyle, Rahman'ın kaderinde selâmet varsa vasıta olur. Aksi takdirde hiçbir şey sizi çıkmazlardan kurtaramaz. Bütün bu gerçeklere rağmen hâlâ inanmıyor, Rahman'ın emirlerine uymuyorsanız cidden dalâldasınız. Dalâl: Yanılgıda kalmak, dürbüne tersinden bakmaktır. Fatiha'nın son âyetinde bildirilen Dâllin sınıfı aklı, kısır ve cılız mantık penceresine mahkûm edip gerçekleri görememe demektir. Dalâl'in zıddı hidâyete erişmektir. Her ikisinde de sermaye akıldır. Ancak onu nefsinin oyuncağı eden, delâlde kalır; hayvanları birbirine benzetip evrim masalına saplanır kalır. Aklı gönül emrine veren, Sûre-i Yûsuf'da anlatıldığı gibi, gelecek kıtlıkları önceden sezip zengin olur; bu bir hidâyettir.
Sayfa 38 - Damla YayıneviKitabı okudu
Ayet 22: "Ben, beni yaratana niçin kulluk etmeyeyim. Siz de döndürülüp O'na götürüleceksiniz." Bu ifade ki insanlık düstürudur. Akıl, yaradana kulluk etmeyi bildirir. Gönülse, hep O'na döndürülüp götürülece­ğimizi sezer. İnsan bu iki nimeti; akıl ve gönlü kendi evhamına kaptırarak heder etmezse daima bir Habib-i Neccar'dır. Âyet 23: Habib-i Neccar, şimdi tekrar aklın şahitliğine müracaat ediyor: "Ey inanmayanlar, inanır gördüğünüz Rahman size bir kader vermişse (zor bir kader) sizin güvendiğiniz dünyalık hiç bir güç fayda vermez. Dünyada zahirde var sandığınız para, mevki, sağlık hiçbir kaderi çevirmeye muktedir değildir."
Sayfa 38 - Damla YayıneviKitabı okudu
İsraf, bir nimetin değerlendirilemeyip boşa harcanmasıdır. Şöyle ki: a) Sağlığınız bir nimettir. Onu abdest alarak, ibadet ederek , kötü şeylerden (alkol, domuz eti v.s.) alıkoyarak; yani israf etmeyerek değerlendirebilirsiniz. b) Zaman bir nimettir, onu çılgın arzular uğrunda boşa harcarsanız sonra başarısızlığınızın uğursuzluğunu; gerçekleri size anlatan dinde mi göreceksiniz? c) Burada önemli bir hitap da dini afyon sayanlaradır. Onlar tüm millî gelirlerini silah üreterek israf eder, sonra çıkmaza girerler ve suçu toplumun din kavramına yüklemeye çalışırlar. d) Ahlâk-ı Muhammedî, nefsin çirkin ve çılgın arzularına israfı yasak ederek; millî geliri azamiye çıkarır. Özellikle günümüzde ekonomik çıkmazın, dolayısıyla toplumdaki uğursuz felaketlerin en mühim nedeni israfdır. Bizim, toplumumuzdaki israfı kaldırarak; bolluğa, refaha erişeceğimiz aşikar değil midir? Herkesin herkesi tenkit ederek doktriner felaketlerden medet umduğu günümüzde, âyetin bu mucize dolu hikmetini nasıl göz ardı edebiliriz.
Sayfa 35 - Damla YayıneviKitabı okudu
51 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.