Çağdaş Türk Düşüncesi Üzerine Yazılar

Yerli Modern Farklı

Mahmut Hakkı Akın

Sayfa Sayısına Göre Yerli Modern Farklı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Yerli Modern Farklı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Yerli Modern Farklı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Said Halım Paşa, (1973, ss. 76-80), sosyoloji anlayışında çok temel bır ilke tespit etmiştir. Ona göre “her milletin kendine has fikirleri ve hisleri olmasaydı, sosyoloji ve zooloji ile garip bir şekilde iç içe bulunurdu. Bunun içindir ki başka milletlerin tecrübelerinden istifade etmeye kalkışan bir milletin tamiri imkânsız birtakım hatalara düşmemesi güçtür.” Bu yüzden onun sosyolojisi teşhis, İslamlaşma tezi ise bir tedavi gibidir. Sosyoloji, mevcudu ve yaşayan gerçeği öğretir. Taklitçi aydınların düştükleri en büyük yanlışlardan biri de mevcudu ve yaşayan gerçeği bilmeden, görmeden topluma yön vermeye çalışmalarıdır (Said, Halim Paşa, 1973, s. 97). Milletlerin sadece kanunları, kurumları ve yaşayışları birbirlerinden ayrılmamakta, aynı zamanda bu sosyolojik unsurlara bağlı olarak ihtiyaçları da birbirlerinden farklılaşmaktadır. Said Halim Paşa, Osmanlı toplumunun ihti
Said Halim Paşa'nın (1973, s. 105) dikkat çektiği önemli bir başka nokta ise Batıcıların iktidar elde etmesi durumunda aynı asalak akıbetin bütün toplum için geçerli olacağıdır. Böyle bir zihniyet yapısına sahip olmaları ve bu zihniyetle siyaset üretmeleri dolayısıyla taklitçiler, iktidar elde ettikleri zaman sadece kendilerine zarar vermekle kalmayacaklar; aynı zamanda bütün milleti de yabancılaşmaya ve arada kalmışlık durumuna sürükleyeceklerdir. Said Halim Paşa; körü körüne, ayakları yere basmayan bir Batı hayranlığını ve taklitçiliğini “tam bir hastalık” olarak nitelemiştir (Bkz. Bostan, 1992, 5.114). Hatta bu hastalık, zamanın gerçeklerine aldırmayarak aydınları çeşit çeşit nazariyeler peşinde koşturan bir hayalperestliğin içine de düşürmüştür (Said Halim Paşa, 1973, s. 75).
Reklam
Said Halim Paşa'nın düşüncesinde yerliliğin önemli bir tavır olduğunu tespit etmek mümkündür. Onun düşüncelerine yön veren anlayış, toplumsal durum ve şartların toplumların karakterlerine göre özel olmasıdır. Bu tespit, yerliliğe özel ve merkezi konum tayin etmektedir (Bkz. Ağırman, 2007, s. 163). Elbette bu tavrın asıl kaynağı İslam'dır. Bu bağlamda Said Halim Paşa, “biz” ve “onlar” ayrımını çok net yapmıştır. Ancak onun İslamcılık anlayışında yerlilik, donmuş bir muhafazakâr siyaset değildir. Kendisi olmak ve asıl kaynaklara dönmek için harekete geçmek, onun İslamcılık anlayışında bir hedeftir. Bu yüzden Osmanlı toplumu, İslam'dan uzaklaştıkça, bizatihi kendisinden uzaklaşmıştır.
Mehmet Akif, sadece bir şair değil, aynı zamanda bir mütefekkirdir. Genelde şairliğinin yanında İstiklâl Marşı'nı yazması ve böylece milli şair olarak kabul görmesi, mütefekkir yönünün ihmal edilmesine sebep olabilmiştir. Onu, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş sürecinin önemli kanaat önderleri arasında kabul etmek gerekir. İddialarının yanında belli görüşlere karşı duruş gösteren bir dünya görüşü oluşturmayı başarmıştır. Hatta bu dünya görüşüne bağlı bir hayatı yaşama gayretine sahip olması ve ahlakı, kendisi gibi düşünmeyenlerin çoğu tarafından da takdirle karşılanmıştır. Bu dünya görüşünün temelinde İslam ahlakına uygun bir insan kabulü bulunmaktadır. Aynı zamanda bu görüş, insan ile dünya arasında çalışma ve üretme kavramlarına zorunlu olarak bağlı bir ilişki kurmaktadır.
Mehmet Akif, düşüncelerini nesir tarzında yazmanın ötesinde çok daha zor bir işi başararak Safahat adlı kitabında manzum olarak ifade etmiştir. Safahat, dergi yazıları ve konuşmalarıyla birlikte düşünüldüğünde bir bütüne aittir ve elbette bu bütünün en önemli parçasıdır. Aynı zamanda Safahat'ın baştan sona bir ahlak kitabı olduğunu söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Çünkü kitapta ele alınan meseleler, farklı konularda gündelik hayattan seçilmiş olsa bile kendi sınırlarının ötesinde genel bir bağlamda anlam kazanmaktadır. Bu genel bağlamda değişmeyen temel ise İslami inanç ve pratik bütünlüğüdür.
Müslümanların neden Batı karşısında yenildikleri sorusu, dönemin pek çok aydını gibi Mehmet Akif'in de üzerinde en çok durduğu soruların başında gelmiştir. O, var olan duruma ve dolayısıyla sonuçlara iç ve dış sebepleri tespit etmeye çalışmış ve meselelerin kaynağı olarak çalışma gayretinin azalmasını görmüştür. Çalışma “Bizim me'yus olmaya hiç hakkımız yoktur; çünkü hiç çalışmadık. Şüphe yoktur ki ye'simiz, bedbinliğimiz, hep uğraşmamaya, atalet içinde paslanıp gitmeye hak kazanmak içindir” (Ersoy, 2013, s. 56). Bu sözler, genel bir durumun oluş” turduğu zihniyet ve pratik bütünlüğünü açıklamaktadır. Hatta burada alınan iki cümlenin kendi tarihsel gerçekliğinin sosyolojik ve psikolojik tahlili olduğu da söylenebilir.
Reklam
73 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.