Duygusal bir yazar olan Dostoyevski'nin 24 yaşında yazdığı ilk eserdir, İnsancıklar. Dönemin birçok eleştirmeni tarafından çok beğenilmiş ve "Yeni bir Gogol mu doğuyor" dedirtmiştir. Uzaktan akraba olan Makar Alekseyeviç ve Varvara Alekseyenav arasındaki mektuplaşmalardan oluşan kitap yoksulluğu, çaresizliği, karşılıksız yardımlaşmayı, küçük insanların yani insancıkların hayatını anlatmaktadır. Fakir ve yaşlı olan Makar ve genç Varvara'nın birbirleri için karşılıklı fedakarlıklarda bulunmaları, ikisinin de yoksulluk içinde yaşamaları, Varvara'nın sonunda çaresizlikten dolayı Makar'ı bırakmak zorunda kalması durumları sayesinde yazar okuyucuyu derin duygulara hapsetmeyi başarıyor. Kitapta pembe hayaller ve mutlu bir son yoktur; hayatın bütün gerçekliği vardır.
Yazar, o dönemin Rusyasının içinde bulunduğu ekonomik koşulları, toplum yapısını çok güzel dile getirmiştir. Yoksulluğu kemiklerinize kadar hissettiriyor. Özellikle Makar'ın eski kıyafetlerle majestelerinin karşısına çıkma sahnesi beni çok duygulandırdı. İnsanlar bu kadar yoksunluk çekebilir mi dedirtten bir kitap.
Dostoyevski'nin dili ve üslubunu kullanma ustalığından bahsetmeme gerek yok diye düşünüyorum. Olay örgüsü ise sıradan bir romanda olan olay örgüsüne benzemiyor. Kitapta çoğu şey muallakta kalıyor. Örneğin Anna Federovna'nın Varvara'ya kötülükler yaptığı söylenmesine rağmen bu kötülüklerin ne olduğu belirtilmemiş.
Yoksulluk, çaresizlik, sevgi, fedakarlık duygularının işlendiği güzel bir kitap... Okumanızı tavsiye ederim...