Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Freud ve Felsefe

Yoruma Dair

Paul Ricoeur

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Anlamak için inanmak; inanmak için anlamak gerekir.
Sayfa 447
Tüm bu "ruhsal üretimler" anlam alanına ait ve yolları hep aynı soruya çıkıyor: Arzu nasıl dile gelir? Arzu, sözü nasıl başarısızlığa uğratır ve neden kendisi de konuşmada ba­şarısızlığa uğrar? Dille ilgili genel tartışmada psikanalizi hak sahibi kı­lan, işte bu yeni açılımdır: İnsana ait konuşmanın bütününe, arzulayan insanın demek istediklerine doğru açılım.
Sayfa 19 - MetisKitabı okudu
Reklam
sonu gelmez bir doyumsuzluğu besleyen, aşk ile ölüm arasındaki, sonu önceden bilinemeyecek mücadeledir. Eros birleşme istemekte, ama eylemsizliğin huzurunu bozmak zorunda kalmaktadır; ölüm dürtüsü cansız olana dönmek istemekte, ama canlıyı yok etmek zorunda kalmaktadır. Bu paradoks, kültürel yaşamın yüksek katlarında sürüp gider. Gerçekte tuhaf bir mücadeledir bu, çünkü kültür bizi yaşatmak amacıyla, bize karşı ve kendisi için, suçluluk duygusunu kullanarak bizi öldürür; bizimse yaşamak ve haz duymak için onun kollarını gevşetmemiz gerekir.
Sayfa 281
Freud'un tüm keşfi de burada yatıyor: "Ruhsal olanın tanımı anlamla yapılmaktadır, bu anlam ise dinamik ve tarihseldir."⁴⁶ Husserl ile Freud'un, her ikisine de hocalık etmiş olan Brentano'nun kalıtçıları olduğu böylece ortaya çıkıyor. ⁴⁶ Vergote, "L'intérêt philosophique de la psychanalyse freudienne". Archives de philosophie, Ocak-Şubat 1958, s. 38.
Bu bilgibilimsel tartışmada benim ikili bir konumum var: Bir yandan Toulmin ve Antony Flew ile birlikte güdünün Aristotelesçi biçimsel neden ile başlatılıp modem bilgibilimde işlevsel bağımlılık kavramıyla örneklenen açıklama türüne indirgenmesinin "... -nin nedeni" anlamındaki güdüyle hiçbir ilgisi olmadığını savunuyorum.³⁰ "... -nin nedeni" anlamındaki "güdü" ile, gözlemlenebilir olgular arasındaki ilişki anlamına gelen "neden" arasındaki ayrım hiçbir biçimde önermelerin genellik derecesiyle ilgili değil. Brentano, Dilthey ve Husserl'in ruhsal ya da tarihsel olanın anlaşılması ile doğanın açıklanmasını birbirinin karşısına koyarken akıllarında tuttukları ayrımdır bu. Güdüler bu anlamda tarihsel olanın tarafında yer alır, doğanın bölgesinden ayrı, zamansal parçalarının genelliğine ya da tekilliğine göre ele alınabilen bir bölge olarak anlaşılır. Öte yandan, güdü ile neden arasındaki düz zıtlık, Freudcu söylemin ortaya koyduğu bilgibilimsel sorunu çözmez; bu söylemin düzeni, benim "arzunun anlambilimi" dediğim sıra dışı bir var olma türüne göre sağlanıyor; güdü-neden seçeneklerinin dışına düşen karma bir söylem bu. Tartışmada ulaşılan bir nokta, analitik söylemin kısmen güdüyle ilgili kavramların alanına denk düştüğüdür. ³⁰ Toulmin, Postscript (1954), Philosophy and Analysis, s. 155-56.
Sayfa 316
Freud, 1899 yılından itibaren Shakespeare'in bir sözünü animsatip duruyor:"Doğaya bir ölüm borcun var "
Sayfa 285
Reklam
Düzanlamıyla ölümü yaşamın bakış açılarından dışlamak, Freud’un açıklamasına göre, arzunun doğal eğilimidir; arzu kendi ölümsüzlü­ğüne inanmıştır. Bilinçdışındaki çelişki yokluğunun bir yönü budur.Dolayısıyla, ölümü bin bir kılığa büründürürüz, zorunlu olmaktan çıkarıp ilineksele indirgeriz. Ama bunun karşılığında, "yaşamın işleyişi içindeki en yüksek iddia -yani yaşamın kendisi- riske atılmadığı zaman, yaşam da yoksullaşmakta, ilginçliğini yitirmektedir".Yaşamdan ölümü dışladığımızda böyle felç olduğumuzdan. Hansa Birliği'nin gururlu sloganını anlamayız artık: "Navigare necesse esi. vivere non necesse! [Denizde seyir zorunlu, yaşam zorunlu değil!]" Hepsinden sonra hayatta kalmak için, tiyatro oyunu ya da roman kahramanlarımızla kurmaca çerçevesinde ölmekle yetiniyoruz.
Sayfa 286 - MetisKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.