Gökyüzündeki ay, yeryüzünü aydınlatıyordu... Beri yanda sekiz adam aralarında hiç birşey konuşmadan birşey bekleşiyorlardı. Ay bulutların arkasına çekilince onlar görünmez oluyorlardı. Her birisi bulundukları yerde kımıldamadan duruyorlardı. Hepsinin gözleri de yoldan ayrılmıyordu. Birisi gelecekti onu gözlüyorlardı... Yağmur mevsimi başlamıştı. İki gün önce gökyüzünden inen rahmet, yolları sellerle kaplamıştı. Belki o akşam da yağmur yağabilirdi. Bu nedenle birbirlerine dayanmış koca kayalar arasına girmişlerdi. Uzaklardan bir kervanın çıngırak sesini bekliyorlardı. Bu ses biraz sonra duyuldu. 8 kişiden birisi bulunduğu yerden doğruldu: "Geliyorlar" diye bağırdı, "Gelen mutlaka odur. Başka birisi olamaz." Sekiz çift göz, karanlığı delercesine gelmekte olan adama, bakışlarını çevirmişlerdi. Adam başını bir örtü ile sarmıştı. Bakılınca yüzü görünmüyordu. Onlara yaklaşır yaklaşmaz "Geç kaldım" diye homurdandı, "Çünkü kent halkı büyük meydanda açık yerlere kapanarak Salih Peygamber'in Allah'ına ibadet etti" dedi.