Ahaz kalabalığın arasına soktuğu adamlarının hala taşlanmamasına da sinirlenerek olduğu yerde ayağa kalkarak: "Yalan söylüyorsun, yalan! Sen yalancının, düzenbazın birisin. Sen bizim kazançlarımıza, tanrılarımıza el uzatıyorsun..." "Ya Ahaz! Konuşan sen misin?" "Evet, benim, ne olacakmış?" "Neden benden korkuyorsun? Sen Medyen'in ulu kişisi değil misin?" "Senden korkmak mı? Sen kimsin ki senden korkayım?" "Ben senin gibi bir insanım. Aramızdaki fark ben Allah'tan korkuyorum, sen ise korkmuyorsun. Yalancı olan da sensin. Ama etrafını saran dalkavuklarınla, silahlı adamlarınla, hırsız ve hayırsızlarınla bir gün çok acı bir azaba uğrayacaksın.' "Ne zaman gelecekmiş şu azap dediğin şey?' "Bekle gelecektir." "Bu masalı sen ne zamandan beri söylersin. Neden hala gelmedi?" "Gelecektir, bekle... Ben de bekliyorum.' "O halde seninle birlikte mi bu azaba düşeceğiz?' "Hayır, azap sana, senin gibilere yetişecek. Bana ve benim gibilere değil.' "Vay, vay, vay! Demek seni koruyacak biri çıkacak?" "Benim koruyucum yüce Allah'tır."