Çok sevdiğim yazar bu sefer kendi hayatını anlatıyor. Nenesinden başlayarak önce Rumeli toprakları, ve Balkan savaşları, sonra 1. Dünya savaşını kendi çocukluğu üzerinden anlatıyor.
Zühre NinemKemal Bilbaşar · Can Yayınları · 201536 okunma
«Son zamanlarda burada yanık bir türkü çıktı. Akşamları ordugahta hep o türkü duyuluyor.
Çanakkale'de yakıldığını söylüyorlar. Savaşa katılan aşıklardan biri yakmış olmalı. Kulaktan kulağa hızla yayılıyormuş. Yakında sizin oralarda da çığırılır herhalde .. Beyitlerini yazıyorum:
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyorum düşmana karşı
ooof gençliğim eyvah
Çanakkale içinde bir dolu desti
Analar babalar umudu kesti
oof gençliğim eyvah
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
oof gençliğim eyvah
Çanakkale içinde sıra sıra kazanlar Oturmuş katipler künye yazarlar
oof gençliğim eyvah>>
1912’de, Selanik’te emniyet amirinin öldürülmesiyle başlayan roman, amirin küçük oğlu Kemal’in gözünden anlatılanlarla devam eder. Selanik’in ardından Çanakkale, oradan da Eskişehir’e gelen göçmen ailenin hayatta kalma mücadelesi, bu süreçte ailece karşılaşılan zorluklar aktarılır. Birbirine zıt iki karakter olan dayılar, babaanne, yengeler, kuzenler ve diğer akrabaların anlatımıyla bir aile romanı gibi görünse de, Zühre Ninem çocuk Kemal’in bakış açısı hâkim olduğu için bir büyüme romanı olarak kalır. Yalnızca bu yanının güçlü niteliğiyle bile anılmayı, unutulmamayı hak eder.
«Şimdi benim sana baktığım gibi, büyüdüğün zaman sen de bana bakacak mısın bre puşlavat? Yoksa sen de dayıların gibi, karını, çocüklerini alıp bir yerlere savuşacak mısın?" diye yakınmalı sorular sorardı
Dul annem, cenazesini görmediği için, kocasının öldüğünü bir türlü kabul edememiş, amcam gibi onun da Selanik'ten gizlice kaçmış olacağına inanarak. yedi yıl umutla yolunu gözlemiştir babamın.