“İnsanlar, doğdukları yere günün birinde döneceklerini düşünürlermiş hep. Hiç dile getirmeseler de, hatta böyle bir duygu taşıdıklarının farkında olmasalar da, zamanı gelip o iklimlere doğru yola koyulduklarında, bunu önceden bildiklerini sezerlermiş. Belki bu, insanın doğduğu yerle görünmez bağıdır, başka bir çekim, gizli bir özlemdir.”
“İnsanlar doğar, büyür, evlenir, çocuk yapar, büyütür, sonra da ölürlerdi. Hayat, üzerinde yürünmesi zorunlu, sıradan bir yoldu. Şanslı ya da şanssız olmak, güzel ya da çirkin olmak, zeki ya da aptal olmak küçük ayrıntılardı.”
“Ben unutmaya yatkınımdır. Çok akıllıca olduğunu iddia etmiyorum. Ama hatırlatmak yoruyor beni. Oysa unutursanız, bunu başarabilirseniz, dingin zamanlar ve temiz bir bellek sizin demektir. Böylece gelecekte sizi bekleyen pek çok sevimsiz duygudan da kurtulmuş olursunuz. Çünkü nasılsa aynı hataları yineleyeceksinizdir, hiç değilse o zaman, kendinizi fazla suçlamaz, çok kötü hissetmezsiniz. Bir önceki çoktan silinmiştir.”
“Cam kenarında oturmuş dışarı bakarken size dünyayı vaat eden pencerelerin sokağa çıktığınızda, hele ki böyle ışıkların söndüğü gecenin ilerlemiş saatlerindeyseniz, duvarlara hapsedilmiş çaresiz deliklerden başka bir şey olmadıklarını anlarsınız. Kandırılmışsınızdır. Hep olduğu gibi…”
“İnsan toplum yaşamı için yaratılmıştır. Onu öteki insanlardan ayırın, yalnız bırakın, kafası karışmaya, karakteri bozulmaya başlar, kalbinde binlerce saçma sapan duygu belirir, kafasında boş bir tarladaki dikenler gibi acayip düşünceler filizlenir.”
“Aynı şeyin kah Tanrı’dan, kah Şeytan’dan geldiğini söylemeleri çok şaşırtıyordu beni. Dinde buna benzer çok durum vardır; düşüncelerim, beni avutmaya kalkanların kimine göre Şeytan’ın ayartması, kimine göre de Tanrı’nın esiniydi. Aynı kötülük, keyiflerine göre ya bizi sınayan Tanrı’dan geliyordu ya da kışkırtan ‘Şeytan’dan.”