Varoluş hiç bu kadar eğlenceli olmamıştı!
Kitap aslında son derece yüzeysel (ama kesinlikle bir fikir sahibi olmanızı sağlayacak) seviyede Sokrates’ten tutun da Descartes’e, Engels’ten Nietzsche’ye ve daha birçoklarına dair bakış açılarının, savundukları akımların veya yaşama dair görüşlerinin; hayatımızı nasıl yaşamamız gerektiği, yaşamın ilk anından ölüme veya belki de ebediyet fikrine kadar özetler nitelikte demek yanlış olmaz.
Şu bir gerçek ki; felsefe hayatın kendisi kadar gerçek ve kaçınılmazdır. Hayata bakarken, yaşarken veya yaşama karışırken hiç fark etmez soluk aldığımız, düşündüğümüz, sorguladığımız veya yanıtlar aradığımız her yer, her konu, her şey felsefenin ana konusu olmaya mahkumdur. Bilirsiniz ‘felsefe yapmak’ diye bir tabir vardır; insan zihninin etkin halinde olmasından kaynaklanan bir süreklilik içinde bütünleştirmek, sistemleştirmek, açığa çıkarmaktır. Sonuçta sorgulanmamış bir hayatı yaşamış sayamayız. Böylece sorar, sorgular, yanıtlar arar, düşünür ve prangalarımızdan kurtuluruz ya da en azından kurtulmak için çabalarız. Tabii kimi zaman da çıktığımızı sandığımız aydınlıklar aslında en karanlık anlarımız olur farkında bile olmayız. İşte bu göz korkutan isimlere, akımlara, fikirlere veya hayatlara bir solukta hakim olabiliyorsunuz. Felsefe; bilinçli hiçbir insanın kaçamayacağı, hatta köşe bucak kovalayacağı bir evrendir. Sonuçta düşünüyoruzdur öyleyse varızdır.