Anne ben kayıp olmadım,
Birileri beni kaybettirdi,
Galata köprüsünün kaldırım taşlarını,
Benim için mesken tuttun,
On iki eylül havası gibi üşüyorum,
Apî Musa gibi oy qımılo oy qımılo
Fail meçhule bir kurşuna gittim,
Vedat Aydın gibi karanlıkta kayıp oldum,
Savaş Buldan gibi hangi sokak başında vuruldum,
Berfo annenin göğüsün de kayıp oldum,
Tahir Elçi gibi gün aydınlığında vuruldum,
“Sabah vakti geride kalırken umudum yavaş yavaş tükeniyor. Öğlen olduğunda ölüyorum. Akşama doğru diriliyorum. O zaman geleceğine yeniden inanıyor ve masaya onun için bir tabak koyuyorum, ama o yeniden ölüyor ve gece olduğunda umudum tamamen tükenmiş olarak uyuyakalıyorum. Uyanıyor ve hayatta olduğunu hissediyorum..."
Kadınları doğuştan barışçıl canlılar diye göstermenin alemi yok. Ölen kendi oğlu, kocası, kardeşi olmadığı sürece, hiçbir kadının savaş karşıtı olmadığını... anlıyor insan. Yoksa, "Cumartesi Anneleri"nin yanı çok kalabalık olurdu.