“Peki, bizler Türkçe biliyor muyuz? Özellikle günlük konuşmalarımızda kullandığımız kimi deyimlerde, söyleşilerde geçen sözcüklerin çoğunun anlamı yoktur belleğimizde.
Örnekleyelim: ‘evi barkı taşıyıp gitmek’teki ‘bark’, nedir? ‘Hem kel hem fodul’daki ‘fodul’ peki? ‘Umrunda olmamak’taki ‘umur’? ‘Ceremesini çekmek’teki ‘cereme’? ‘’Nevri dönmek’teki ‘nevir’?
Belki de anlamını bilmeden, alışkanlık sonucu kullandığımız sözcükler.
Türkçe konuşmaya çalışırken hata yaptığında bizi gülümseten yabancılar, eğer gerçekten iyi Türkçe öğrenir ve bizim aslında kendi dilimizi anlamadan konuştuğumuzu fark ederlerse, nereleriyle gülerler, bir düşünmek lazım…”
“Rakının döndüğü masaya neden ‘Çilingir Sofrası’ denir sanıyorsunuz; o masada kilitli hiçbir şey kalmaz- muhabbetin dili, ruhun kapıları, hayatın arandığı açılır. Ayrıca o masaya gelen hesap önemli değil, önemli olan hak ettiğimiz keyfin hesabını vermek…”
“Kadeh tokuşturma dedik; rakının kokusunu duyarsınız, tadını alırsınız, görürsünüz ve dokunabilirsiniz: Beşinci duyuya hitap edebilsin diye, sesini de duyabilelim diye ‘kadeh tokuşturulur’ der eskiler.
Onunda ayrı bir inceliği var elbette; eğer masada bir üstat oturuyorsa kadehinizi onun kadehinin altına vurarak saygınızı gösterebilirsiniz. Ancak o üstat gerçekten üstatsa sizi küçümsemez ve kadehini sizinkiyle eşit seviyeye indirmeye çalışır.
Baktınız ki kadehler karşılıklı olarak indiriliyor, masayı zemin sayar, masaya vurursunuz kadehleri. Bu hareket ‘aynı seviyedeyiz’ anlamına geldiği gibi, o an masanın uzanılmayan noktasındaki arkadaşlara, hatta o gün masada olmayan sevdiklerinize de göndermedir.
Rakının olduğu masada kimse öyle kolay kolay unutulmaz; hiçbir hatıra yakışıksız duruma düşmez. Onurla oynanmaz meyhanelerde; meyhaneler şeyhanelerdir - şeyler hepimizin söylemek isteyip de söyleyemediklerinden ibarettir…”
“Zafer’in galipten çok mağdur üzerinden kurgulandığını, şu İngilizce kelime oyunundan da çıkartabiliriz:
Victim (kurban)+Story (hikâye)= Victory (zafer)…”
Adalet sisteminde başarılı #avukat
#gazeteci #yazar
Alp Kaan
#günebakan #kitap 'ında olduğu gibi,
#nanikyapınhayata isimli kitabında da; evde, otobüste, parkta, kahvehanede, sokakta işyerinde, bazen kısık sesle bazen avazla tartıştığımız gündemdeki olayları,
güleriz ağlanacak halimize misali nükteli dokunuşlarla