Devlet demek aslında hukuk sistemi demektir ama bizde ne hukuk sistemi ne okullar ne de din sokak kadar güçlüdür. Türkiye'de güçlü olan sokağın kendi gerçekleridir. Sebebi de Cumhuriyet'in başından beri devletin bir türlü kurumsallaşamamasıdır.
Kapital sahipleri her toplumda vardı fakat bunlar geleneksel ekonomide “ müşteriler için mal“ üretiyorlardı. Modern kapitalist ekonomide ise kapital sahipleri artık “ mallar için müşteri“ üretmektedirler. Geleneksel üreticilerin zihninde umumiyetle sermayesini biriktirip sınırsızca büyütmek fikri yoktu ; makul bir kazanç ile maişetlerini temin derdindeydiler. İktisadi ve siyasi elitler için esas mesele kalabalıkların karnını doyurmaktı. Kapitalizmdeyse esas olan , sermayenin karnını doyurmak için , zihnen ve ahlaken manipüle edilen kalabalıkların gözünü doyurmaktır. Ne sermayenin karnı doyar ne de halkın gözü !
Eğer başkalarının kendi geçmişleri hakkında ne düşünüp ne hissettiklerini anlayamazsak, onları da anlayamayacağız.
Dünyamıza hem renk katan hem de onu tehlikeye atan ulusal ve kültürel farklılıklara eğilmek istiyorsak, seyahat rehberlerine ya da hatta kendi vatandaşlarımızın yazdığı tarihsel el kitap kitaplarına ihtiyacımız yok; kendi geçmişlerini kendi sözleriyle anlatan insanları dinlemeye ihtiyacımız var.
Anlatmayı seçtikleri tutkular, üzerinde durdukları, hatta belki anlatmadıkları da çok şey söyleyecektir.
Tartışmalı olmayan hiçbir dönem, hiçbir olay, hiçbir kral, hiçbir kahraman ve hiçbir yer olmaması şaşırtıcı değildir.