"Çok şey değişti. Sevdiklerim, sevmediklerim, yazdıklarım, söylediklerim, hedeflerim, korkularım, isteklerim, görüşlerim ve hislerim, hepsi değişti. Neyin daima aynı kaldığını düşünüyorum: Sevilmediğimi hissettiğim bir yerde asla durmayacağımı bildiğim. Yeryüzünde bu yüzden hâlâ varım, biliyorum."
Gözlerimi, ve evin perdelerini yepyeni bir güne açıyorum.
Güneşi, girebileceği tek odaya davet ediyorum.
Abdest-namaz vakti, iki cüz sesli kıraatın peşinden,
İftara hazırlık yapıp, üstümü değiştiriyorum.
Beklenen misafirin de, çalan zil sesiyle geldiğini anlıyorum.
.. Gece oluyor bebeğimi uyuttum-uyutuyorum..
Beş vakitli koskoca bir günün ardından ben, yine, varamıyorum..
Kendimi bulamıyorum.
Murâdıma, eremiyorum.
Sonsuza kadar değil, gözümü tekrar kapatıncaya kadar, mutlu yaşayamıyorum.
"Kapakları isyan ederken, gözlerim dört açık
Gökten üç elma düştüğünü gördüm de, değilmiş benim rızık..."
خ ف ز ي
.
Değişim, sessizce, sessizce, okyanus kenarındaki bir evde beklediğiniz bir şey değildi.
Biz onu şekillendirmeye zorlamadıkça hiçbir şey değişmezdi.
...
...Sıkça değişim denilen şeyin zorluğundan bahsedilir. Bu, bizi öfkelendiren şeylerin bizden uzaklaşmasını beklemek yerine, benzer olayların üzerimizdeki etkilerini değiştirme çabasıdır. Kriz anlarında çözülmeyi değil, çözen olmayı istemektir.