Acıyan yerlerimiz. Uğradığımız haksızlıklar, anlam veremediğimiz adaletsizlik. Bitimlerimiz, tükenişlerimiz. Dayanılır gibi değil. İyi de neye göre! Acılarınızla aynı düzlemden tuttuğunuz bir bakış noktasına göre.
Bak yoksun…
Bunun anlamını bilmiyor musun?Yokluğun ,yüreğimdeki bu yıldızsız,bu dipsiz,karanlık gece…
Kapat gözlerini ve bana bak:ben diye ne varsa gördüğün,işte o senin yokluğun…
Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Kitap benim has bahçemdi. Hayat yolculuğumun sınır taşları kitaplardı. Bir kanat darbesiyle Olemp, bir kanat darbesiyle Himalaya. Ayrı bir dil konuşuyordum çağdaşlarımla.
Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ: Düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine?
İnsanlar sloganla güdülmez. Düşünceye hürriyet, sonsuz hürriyet. Kitaptan değil kitapsızlıktan korkmalıyız. Bütün ideolojilere kapıları açmak, hepsini tanımak, hepsini tartışmak ve Türkiye’nin kaderini onların aydınlığında fakat tarihimizin büyük mirasına dayanarak inşa etmek. İşte, en doğru yol.
Kimsenin haberi yoktu; sen, evinde kullanılmayan ruhlardan, terkedilmiş duygulardan, kimsenin adanmaya değer görmediği aşklardan oluşan bir kabile kurmuştun...