Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bende gördüm, keşişin bahçesini:)
Bugün Ermenilerle anılan birçok coğrafi mekan var, yer var. İşte keşişin tarlası diyor, Agop'un dükkanı diyor. Ermenilerin yaşadığı her köyde, her kasabada onların isimleriyle anılan mekanlar var ve hala onların isimleriyle anılıyor. Biz bugün Kürtçe yer isimlerinin geri verilmesini talep ediyoruz. Bu istediğimiz yer isimlerinin birçoğu da Ermenicedir aslında Ermenicenin de korunmasını istiyoruz bir anlamda. Buda güzel bir şey aslında ve bunu kötü değerlendiremeyiz. Tekrardan iadesini istediğimiz Ermenice isimli köyleri günlük yaşamımızda kullanıyoruz. Ben gittim Doğubayazıt'ta, İshakpaşa Sarayından aşağı bakıyordum, hemen altında yeşillik bir alan var. Burası neresi diye sordum? Cevap; Keşişin Bahçesi. İsmi böyle, Keşişin Bahçesi. Müslümanlarda keşiş yok, büyük ihtimalle Ermenilerden kalan bir yerden bahsediyoruz. Bu mekanlar üzerinden o hafıza devam ediyor
Sayfa 35
Namık Kemal Dinç (Tarihçi-Televizyon Programcısı):
Yani atalarımız böyle bir suç işlemişler ama biz bunu kabul etmiyoruz. Bu bir insanlık suçudur diyen bir yaklaşım, bundan dolayı bir utanç ve tarihsel suçluluk duyuyorlar. Bu konuda adalet arayışı var
Sayfa 34
Reklam
Ermeniler 1895'in Ekim ayında Bitlis'te, Cuma namazı sırasında camide ibadet etmekte olan halkın üzerine ateş açtılar. Güvenlik güçlerinin camilere müdahale etmesi üzerine, isyancılar depoları işgal edip sokaklarda Müslümanlara ateş ettiler. Misilleme olarak, Müslümanlar da Ermenilere saldırdı. Polis asayişi temin etmeye çalıştı ve ilave güç yollanması için haber salmak istedi, ama Bitlis'in dışarıyla irtibatını sağlayan telgraf telleri kesilmişti. 120 Ermeni ile 30 Müslüman'ın öldüğü rapor edildi. Ermeniler 1895'in Kasım ayında, Diyarbakır'da bir camideki Müslümanlara, Cuma namazı sırasında ateş açtılar. Olayın ardından çıkan çatışmada, çarşıdaki dükkânların çoğu yangından telef oldu. Hem Ermeniler hem Müslümanların her ikisi de can aldı ve yangınları çıkarttı. Ermeniler aynı ay içinde, Merzifon'daki camide ibadet etmekte olan Müslümanlara, Cuma namazı sırasında saldırdılar. Konsolos- lar onların "çok sayıda" Müslümanı öldürdüğünü kayıt ettiler. Takip eden pazar günü ise Türk, Kürt ve Çerkezler, Merzifon çarşısına saldırdılar. Bu çarşıdaki dükkânların çoğu Ermenilere aitti. Yağmacılık ve katliam sırasında; "Birçok Ermeni hayatını kaybetti.
Sayfa 51 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Təəccüb və təəssüf doğuran budur ki, erməni milləti bu qədər can və mal xəsarətinə düçar olsalar da, tutduqları əməldən bir nəticə çıxarmayıb nə peşman olurlar, nə də qəflət yuxusundan ayılırlar.
Sayfa 76 - "Azərbaycan" nəşriyyatıKitabı okudu
Saldırı, misilleme ve Avrupa'nın müdahalesini amaçlayan 1890'lardaki Hınçak planı neredeyse başarılı oldu. Anadolu'daki davranışlarının sonuçları tam da isyancıların planladığı gibiydi. Bulgaristan'daki senaryo tekrarlanıyor gibi görünüyordu. Müslümanlara yapılan saldırılar Ermenilere saldırıya yol açmış ve Müslümanlardan daha çok sayıda Ermeni hayatını kaybetmişti. Beklendiği gibi Avrupa politikacılarıyla basını bu huzursuzlukları "mezalim" diye niteleyerek, sadece Müslümanlar Hristiyanları katletmiş gibi betimlediler. Osmanlı İmparatorluğu'nun feshedilmesini, en azından Doğu Anadolu'da özerk bir Ermenistan kurulmasını dillendirenler çoğaldı. Osmanlı İmparatorluğu gerçekten, zor kullanılarak parçalanmak tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Sayfa 87 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
1908'de 2.000 adet silah, yüzbinlerce fişek ve 500 dinamit bombası içeren Taşnak cephanesi Van'da ele geçirildi. Şehrin Müslümanları, anlayışla karşılanacak bir dehşete düşmüşlerdi. Taşnaklar cephaneyi ele veren muhbire suikastta bulundular ve ardından çıkan arbedede kasaba halkının ve güvenlik görevlilerinin üstüne ateş saçmaya başladılar. On yedi asker ve jandarma yaralandı veya yaşamını kaybetti. Kasabanın Müslüman ahalisi bu duruma tepki gösterdi. Takip eden ayaklanma bastırılana kadar 30-40 Ermeni ölmüştü. Hem Taşnak liderleri hem de karışıklık çıkaranlar tutuklandı. Van'daki İngiliz Konsolosu, Müslümanların ce- zalandırılmasını, yerel görevlilerin kovulmasını ve Ermenilerin serbest bırakıl- masını talep etti. İngiltere Büyükelçisi davanın takipçisi oldu ve hükümet de buna uymak zorunda kaldı. Müslümanlar mahkeme edildi, Osmanlı görevlileri yerle- rinden alındı ve vatan haini oldukları şüphe götürmeyen Ermeniler serbest bırakıldı.
Sayfa 93 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Bogos Nubar, Mısır'da, Fransızlarla pazarlıklar yürüttü. Ermeni Lejyonu 1916 Kasım ayında, Kahire'de kuruldu. Lejyonun ifade edilen amacı, Kilikya'da bir Ermeni devleti kurmak için savaşmaktı ve orada kurulacak olan Ermeni devleti ordusunun özünü teşkil edecekti. Gönüllülerden müteşekkil olan bütün üyeleri, Kilikya'da Osmanlı güçlerine karşı savaşmış mültecilerle Mısır, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermeni topluluklarından seçilmişti. Lejyonun asker ve subay sayısı 5.000 kişiydi. Her ne kadar Fransız kumandanların emri altında olsalar da Ermeniler sadece Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaşımayı kabul etmişlerdi; Fransa'nın başka yerlerdeki muharebelerine katılmayacaklardı.
Sayfa 144 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Çeşitli Osmanlı ihtilalci gruplarının amaçları birbirinden oldukça farklıydı. Bazıları idealistti; onlar anayasa ve parlamenter yönetim isteyen demokratlardı. Sultan II. Abdülhamit, imparatorluğun alt yapısını geniş ölçüde ıslah etmişti. En zor görev olan, Osmanlı devletini yok edecek olanları uzakta tutmayı, maharetle becermişti. Fakat Sultan aynı zamanda demokrasiyi de baskılamıştı. İdealistler arasında sıklıkla görüleceği gibi, Osmanlı demokratları da safça, imparatorluğun problemlerinin çözümünün demokrasi olduğunu varsaydılar. İmparatorluk kendi yönetici kurumlarını ıslah ettiği takdirde, Avrupalı güçlerin Osmanlı devletini destekleyeceğine ve Osmanlı ekonomisinin de hızla gelişeceğine inandılar.
Sayfa 101 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Doğu ve Orta Anadolu'da patlak veren diğer ayaklanmalarla çetecilerin saldırılarının hiçbiri, Van ayaklanması kadar başarılı olmadı. Diğer yörelerdeki isyancılar, Rus ordusunun o kadar uzağındaydılar ki, Ruslar yetişene kadar tutunabilmek ümitleri yoktu. İsyanların ana etkisi iç bölgelerde panik yaratıp, Ruslara karşı savaşması gereken askerleri cephe gerisine çekmekti. İsyan hareketlerinin psikolojik etkisi müthiş oldu; Ermenilerin durdurulması gereken düşmanlar olduğuna Türklerle Kürtleri ikna etti. Osmanlı hükümeti isyanların, ancak isyancıların yerel destekten mahrum bırakıldığı zaman duracağına ikna oldu ve bu da Ermeni nüfusun isyan bölgelerinin uzağına nakil edilmesine yol açtı.
Sayfa 151 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Hınçaklar amaçlarına ulaşmakta tam bir başarısızlığa uğradılar. İsyanların başarısı Avrupa'nın müdahalesine bağlıydı. Kendi isyanlarının Bulgaristan'daki modeli takip edeceğini ummuşlardı. İlk başlarda, plan başarılıydı: kendi kışkırtmaları Müslümanların, Ermeniler üzerine hücumunu artırdı. Avrupa'da, Müslümanların Ermenileri öldürmesi çok mübalağalı olarak, hatta çatışmayı başlatmış olan Ermenilerin Müslümanlara saldırısından çok az söz edilerek rapor edildi. Ama yine de Avrupalılar müdahale etmediler. Diğer Avrupalılar, Osmanlı İmparatorluğu'nun, Ermeniler lehine parçalanmasının Rusya'nın işine yarayacağından korktular: Rusya'nın düşmanı olan Osmanlı İmparatorluğu ortadan kalkabilirdi. Yeni kurulacak herhangi bir Ermeni varlığı Rusya'nın etki sahasına girerdi veya büyük olasılıkla kuzeydeki Ermeni eyaleti gibi Rus İmparatorluğu'na eklenirdi. Güçler dengesi İngiltere ve Fransa'nın buna izin vermemesini gerektiriyordu.
Sayfa 60 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı'na 2 Kasım 1914'te katıldı. Seferberlik, savaş ilanından önce başlamıştı. Gerekli endüstriyel görevlerde çalışanlar, imam, polis ve memurlar dışında eli silah tutan bütün erkekler askere çağırılmıştı. Batı Anadolu ve Trakya'daki Ermeniler göreve katıldılar ve birçoğu askeri hekim olarak değerli hizmet sundular. Ancak Doğu Anadolu'dan hizmete katılan pek az Ermeni'nin, esas itibariyle, sadece sıkı şekilde hükümet kontrolü altında bulundurulan yörelerden veya başka yerlerdeki seferberlik görevlilerinin askere yazdığı az sayıdaki kişilerden ibaret olduğu görülüyor. Bu durumu askeriye şöyle rapor etti: "Askere yazılmak çağında olan Ermenilerden Hopa-Erzurum-Hınıs-Van hattının ötesindeki köylerle kasabalarda ya- şayanlar, görev çağrısına uymadılar fakat Rusya'daki [isyancı] örgütün saflarına katılmak üzere Doğu sınırına hareket ettiler." Askere alınanların çoğu da sonradan, silahlarıyla birlikte, Rusya saflarına katılmak için kaçtılar. Halbuki bu yörenin Ermenileri Osmanlı ordusuna sayıca 50.000'den fazla asker temin etmeliydiler.
Sayfa 140 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Umursamama,unutmanin akrabasidir
Yirmi yıl sonra, Hitler danışmanlarıyla birlikte Polonya'nın işgalini planlamaktaydı. Hitler, operasyonun artılarını ve eksilerini tartarken, bazı protestoların olacağını ve uluslararası alanda biraz gürültü koparılacağını kabul ettikten sonra, bunların çok uzun sürmeyeceği konusunda garanti verdi ve bu savını bir soruyla güçlen- dirdi: -Bugün Ermenileri hatırlayan var mı?
Sayfa 308Kitabı okudu
Bulgaristan'daki isyanın başarısı Ermeni ihtilalcileri için bir yol gösterici oldu. İmparatorluğa karşı isyanın, Avrupalı güçler tarafından desteklenmedikçe, hiçbir zaman başarılı olamayacağını anlamışlardı. Başarı, masum Müslümanların ve Hristiyanların feda edilmesine bağlıydı, fakat isyancılar bu bedeli ödemeye razıydılar. Hınçak politikası hiçbir zaman başarılı bir ihtilal düzenlemek yönünde olmadı. Bunun imkânsızlığını biliyorlardı. Onun yerine planları, terör ve kışkırtıcılıkla, Osmanlı Ermenilerinin lehinde Avrupa'nın müdahalesini sağlamaktı Ermeni isyanı, Bulgaristan'da tecrübe edilen planı taklit edecekti; önce ayak- lanma çıkacak ve Müslümanlara hücum edilecekti. Bunu Ermenilere karşı misillemeler takip edecekti. Avrupalılar Müslümanların kıyılmasını görmezden gelip, Hristiyanların ölümü dolayısıyla, Osmanlıları kınayacaktı. Diplomasi yoluyla veya savaşla, Avrupalılar veya daha büyük olasılıkla Ruslar, Osmanlıları bu sefer yeni bir Ermenistan için toprak bırakmaya zorlayacaktı. Müslümanlar o bölgenin dışına zorlanır veya öldürülürse, geride Ermeni çoğunluk kalırdı. Bütün bunlar Bulgaristan, Yunanistan, Romanya ve Sırbistan'daki gibi tekrarlanırdı.
Sayfa 46 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
Sivas vilayeti, çok sayıda Ermeni'nin yaşadığı bir merkez değildi. O vilayetteki Müslüman sayısı Ermenilerin sayısının altı katından daha yüksekti. Eğer amacı Müslümanları kaçırtıp Ermenilere ait bir yurt yaratmak olsaydı, o bölgede isyan çıkarmak mantıklı düşünceyle bağdaşmazdı. Ancak, o vilayetin stratejik önemi çok yüksekti. Orta Anadolu'dan Rusya hududuna giden kullanıma müsait yegâne yol Sivas vilayetinden geçiyordu ve her mevsim doğuya ulaşıma açık kalan pek az ana yoldan birisiydi. Sivas'ta yaratılacak isyan ve çetecilik hareketleri, Rusların savaş gayretine önemli yarar sağlardı. Yol, Ermeni isyan çetelerinin saldırısını kolaylaştırıcı tepeler ve ormanlarla dolu, engebeli arazilerden geçiyordu.
Sayfa 153 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
İttihat ve Terakki Partisi, desteklerini kazanmak amacıyla, Ermeni, Rum ve Yahudilerin ilgisini çekecek pazarlıklar yaptı. 1908'den itibaren toplanan meclisler 10 Ermeni milletvekili barındırdı. Garip sayılabilecek seçenekler içerdi: beş milletvekili, şu anda görünürde hizmetine girdiği devletin parçalanmasına kendisini adamış olan ihtilalci Ermeni partilerinin üyesiydiler. Bu beş milletvekilinin dördü Taşnak biri de Hınçaktı. Başka bir vekil de resmen partiye katılmadığı hâlde oyunu Taşnaklarla uyum halinde kullandı. Delegelerden (Armen Garo kod adlı) Karekin Pastırma- cıyan, Osmanlı Bankasındaki Taşnak saldırısını yönetmişti. Arşak Vramyan adın- daki başka bir vekil de o saldırıya katılmıştı. Bir başka Taşnak, (Vartkes kod adlı) Ohannes Serengülyan vatana ihanet suçundan ölüm cezasına çarptırılmış fakat İngiltere'nin araya girmesiyle kurtulmuştu. Taşnak vekil ("doktor" diye anılan Goms) Vahan Papazyan, Osmanlı İmparatorluğu'na kaçak silah sokulmasını or- ganize eden birisiydi. Reforme Hınçak delegesi, Hamparsum Boyacıyan ise Sasun'daki ilk isyanın liderliğini yapmıştı.
Sayfa 104 - TÜRK TARİH KURUMU YAYINLARIKitabı okudu
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.