Birçok kadının aklındakini kağıda dökmüş olsa da şiddete karşı şiddetle karşılık vermenin doğru olmadığını düşünüyorum. Zaten kitap hakkında birçok kişinin eleştirdiği nokta da burası olmuş sanırım. Ancak eleme yöntemiyle kitaptaki akla yatkın düşünceler dikkate alınabilir. Okuması keyifli ve dili akıcı.
Eril, biyolojik bir kazadır: Y (eril) geni tamamlanmamış bir X (dişi) genidir yani tamamlanmamış bir kromozomlar serisidir. Başka bir deyişle eril eksik bir dişidir, daha gen aşamasında yaşamına son verilmiş, ayaklı bir kürtaj. Eril olmak kifayetsiz olmak, duygusal olarak sınırlı olmak demektir; erillik bir noksanlık hastalığı, eriller de duygusal sakatlardır.
Hani oltanın ucunda aniden bir fikir yığını belirir, sonra onu dikkatlice çekip özenle yere yatırırsınız ya? Heyhat, çimlere yatırınca bu düşüncem nasıl da küçük, nasıl da önemsiz duruyordu.
Evlilik kurumu kadından bir asalak, mutlak anlamıyla bağımlı bir insan yaratır. Evlilik kadını hayat mücadelesinde aciz bırakır, toplumsal bilincini yok eder, hayal gücünü felç eder ve lütufkar himayesini zorla kabul ettirir, ki bu da gerçekte insan karakterine kurulmuş bir tuzak onu aşağılamayı amaçlayan bir hicivdir.
Kadınlar kendi kurtuluşlarının altına imzalarını attıklarında kadının ilk bağımsızlık bildirgesinin cebinde ne kadar para olduğuna bakarak değil kalbi ve zihnine duyduğu hayranlıkla bir erkeği sevmek olacağına inanıyorum kadının ikinci bağımsızlık bildirgesi de dış dünyaya sokmadan kendi aşkının peşine takılma hakkına sahip çıkması olacak üçüncü ve en önemli bildirge ise mutlak bir hak olan özgürce annelik hakkının tanınmasıdır.
Kadın gerçekten özgür olmayı arzuluyorsa, önce kendini azad edilmekten kurtarma gerekliliği ile yüz yüzedir. Bu kulağa bir kısır döngü gibi gelsede aslında gerçeğin ta kendisidir.
Hayatına haline şükür ederek sürdürmeye itilen kadınların, kadınlıklarının bile farkında olmayan kadınların, özgürlük kelimesini bir kelimeden ibaret gören kadınların, evlilik tekeli altında sömürülerek köleleşen kadınların zincirlerini kırma çabasıdır bu kitapta yazılanlar.
Sadece feminizmi değil Emma Goldman’ı bize tanıtan. Hayatınını adadığı Fikirlerin felsefelerin ortak bir gaye de toplanmış halde 144 Sf ya kısa, öz ve net bir şekilde bize sunan bir kitap. Bizim günümüz ülkesinde günümüz şartlarında halen konuşmaya dahi cesaret edemediğimiz gerçekleri Emma Goldman anarşistlerin tutulduğu yerde asıldığı civcivli dönemde korkusuzca savunmuş ve yazmış.
Bende hayranlık uyandıran bir kadınla ve fikirleriyle tanıştıran bu kitabı bana önerdiği
Dante'nin Cehennem'e atfettiği bir veciz lafı, evlilik için de aynı derecede geçerlidir: "Buraya giren herkes, bütün umutlarını dışarıda bırakır."