Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
352 syf.
10/10 puan verdi
Okuma Serüvenimi ve Beni Dönüştüren Kitap
Bir kitap okudum ve hayatım değişti, derler ya. Benim için
Feminizm Kitabı
Feminizm Kitabı
böyle bir kitap Bir öğrencimle kitap arkadaşı olmuştuk. İstediğimiz kitapları birbirimize alıyorduk. Ben bunu seçmiştim. Onun hediye ettiği bir kitaptı ve okumaya başladığımda çok bilindik yepyeni bir dünyayla tanıştım. Bir Kürt olarak bu kitabı çok daha iyi anladığımı
Feminizm Kitabı
Feminizm KitabıKolektif · Alfa Yayınları · 202068 okunma
Ayrıcalığa alışık olunca, eşitlik eziyet gibi gelir.
Reklam
Kültürel olarak rağbet gösterilen rasyonalitenin gelişimi boyunca bir kenara atılması gereken şeyler başlangıçtan bugüne simgesel olarak kadınlıkla ilişkilendirilmiştir.
Akıl ' ın kadınlar tarafından işlenmesinin önündeki engeller, büyük ölçüde, Akıl ideallerimizin tarihsel olarak kadınlığı dışlamış olmasından ve kadınlığın kendisinin de böylesi bir dışlama işlemi yoluyla oluşmuş olmasından doğmaktadır.
Genç yaşta sıkıșmış ve engellenmiş durumda ölmemek elinde miydi?
Ama o sayfaları tekrar okuyup içlerindeki o sarsıntıyı, o öfkeyi fark edince yazarın yeteneğinin hiçbir zaman eksiksiz ve bütün olarak dışa vuramayacağını görüyorsunuz. Kitapları biçimini yitirecek, çarpılacaklardır. Sükûnet içinde yazacağına öfke içinde yazacaktır. Karakterlerini anlatacağına kendini anlatacaktir.
Bir kadın ne yaparsa yapsın bu kitaplarda eleştirmenlerin kesin olarak bulunduğunu söylediği o ebedi hayat pınarını bulamaz. Bunun tek nedeni bu kitapların erkeklerin meziyetlerini göklere çıkarması, değerlerini dayatması veya onların dünyasını anlatması değildir. Asıl neden, bu kitaplara nüfuz etmiş duyguların kadınlar tarafından anlaşılmaz olmasıdır.
Reklam
Acaba zihinlerimizin de bedenlerimiz gibi cinsiyeti var mıydı? Tam bir memnuniyet ve mutlu­luğa erişmek için onların da birleşmesi gerekiyor muydu?
Babaları ya da anneleri üzerinden geçmişi düşünebiliyor. Daha önce de söylediğim gibi kadın yazarken geçmişi anne ve büyük anneleri aracılığıyla düşünür.
…insanın kendi cinsini övmesi her zaman şüphe uyandırır, çoğu kez de saçma bulunur; hem de, bu durum için söylediklerim nasıl doğrulanabilir ki? Bir dünya haritasına bakıp Amerika’yı Kolomb keşfetti ve Kolomb bir kadındı; ya da elinize bir elma alıp yerçekimi yasasını Newton buldu ve Newton bir kadındı diyemezsiniz ki. Yahut gökyüzüne bakıp uçaklar havada uçuyor ve uçakları kadınlar icat etti de diyemezsiniz. Duvara kadınların boyunu kesin olarak ölçebileceğimiz bir işaret konmamıştır. İyi bir annenin niteliklerini, bir kız evladın bağlılığını, bir kız kardeşin vefasını ya da bir temizlikçinin kabiliyetlerini ölçebileceğimiz, birer santimlik dilimlere güzelce bölünmüş bir mezuramız yoktur elimizde
Çünkü Mary Carmichael’ın kadınların, karşı cinsin hercai ve göz boyayan ışığıyla aydınlatılmamış, yalnız kaldıklarında kendilerini yansıtan, tıpkı pervanelerin tavana vuran gölgeleri gibi belirsiz, o hiç yazılmamış davranışlarını, hiç söylenmemiş veya eksik söylenmiş sözlerini nasıl ele alacağını görmek istiyordum.
Reklam
Örneğin, erkeklerin edebiyatta yalnızca kadınların aşığı olarak gösterildiğini ve diğer erkeklerle, askerlerle, düşünürler ve hayalperestlerle olan arkadaşlıklarının hiçbir zaman anlatılmadığını varsayalım. Shakespeare’in oyunlarının ne kadar küçük bir bölümünde yer alabilirlerdi o zaman, edebiyat nasıl da değer kaybederdi! Muhtemelen Othello’nun büyük bir kısmı ve Antonius’un da önemli bir bölümü yine de elimizde olurdu. Ama ne Sezar, ne Brütüs, ne Hamlet, ne Lear ne de Jaques’den söz edebilirdik. Edebiyat, akıl almaz derecede fakirleşirdi; tıpkı kadınların yüzüne kapanan kapılar yüzünden hesap edemeyeceğimiz kadar fakirleştiği gibi.
Ve “dünya dedikleri şeyden kopuk” yaşamalıydı. Bu sırada, Avrupa’nın diğer tarafında, bu çingeneyle veya şu önemli hanımefendiyle serbestçe yaşayan, savaşlara katılan, daha sonra kitaplarını yazmak için geri döndüğünde işine müthiş ölçüde yarayacak türlü hayat deneyimlerini engelsizce ve sansürlenmeden edinen genç bir adam vardı. Tolstoy, evli bir hanımla bir manastırda gizli ve “dünya dedikleri şeyden kopuk” bir yaşam sürseydi, verdiği dersler ahlaki olarak ne kadar yüceltici olursa olsun, Savaş ve Barış’ı zor yazardı, diye düşündüm.
…Eliot– büyük sıkıntılar çektikten sonra kaçtığı doğrudur. Ama o da ancak St John’s Wood’da gözlerden uzak bir yazlığa gidebilmişti. Oraya, toplumun onu tasvip etmeyişinin gölgesinin altına yerleşmişti. “Şunun anlaşılmasını isterim,” diye yazmıştı, “Özellikle davet etmemi istemedikçe hiç kimseyi beni ziyaret etmesi için çağırmayacağım.” Çünkü evli bir erkekle nikâhsız olarak yaşıyordu. Onu görmek bir Bayan Smith’in ya da tesadüfen uğrayan herhangi birilerinin iffetine zarar vermez miydi? Kişi toplumun geleneklerine boyun eğmeli.
İnsan bir an için kendini Charlotte Brontë’nin farzedelim ki yıllık üç yüz sterlinlik bir geliri olsaydı –ama akılsız kadın, ro­manlarının tüm telif haklarını bin beş yüz sterline satmıştı– bir şekilde o kalabalık, hareketli dünyayı, o hayat dolu kasaba ve yöreleri daha iyi bilseydi; daha çok şey deneyimlemiş olsaydı, kendisine benzeyen insanlarla görüşebilseydi; farklı insanlarla tanışabilseydi ne olurdu diye düşünmekten alamıyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.