Miroslav Klose: "Futbol oynamayı bıraktım çünkü artık futbolu tanıyamıyordum. Çocukken sadece antrenman yapmayı ve her zaman sevdiğim bu sporda biri olmayı düşünüyordum, bugün genç oyuncular çok başka şeyler düşünüyor.
Lazio ve milli takımda her antrenmandan sonra sakatlanma olasılığını azaltmak için buz dolu bir küvete girerdim. Takımdaki genç oyuncular ise bunu düzenli olarak reddetti. Antrenman bittiğinde çöp torbalarını alıp çöpe attığımı gördüklerinde bana 'Bunu kim yap diyor?' dediler. O an kendi kendime '20 yaşındasın ve 60 yaşındaki işçiye yardım edemiyor musun?' dedim.
Kramponların çoraplarıyla uyumlu olup olmadığına daha çok önem veriyorlar. Futbol diyince akıllarına ilk önce arabalar, sponsorlarla yapılan sözleşmeler ve yeni kramponlar geliyor. En çok önem verdikleri şey imaj. Oysa benim için önemli olan tek şey futbolun en saf haliydi."
Türkiye’de futbol çok önemli bir fenomen. Ülkemizde en çok sevilen spor dalı olduğu da muhakkak. Ancak yüz yıldan fazla zamandır uğraştığımız bu spor dalında çok ciddi uluslararası başarılarımız yok maalesef. On yıllardır çözemediğimiz yapısal sorunlar da cabası.
Türkiye’de "futbol yorumcusu" denilen zevatın genelde futbolu değil,
Sokakta top peşinde koşturan çocuklar hepsi aslında birer gerçek futbolcuydu. Maç yapmaya karar verdiğimiz anda tartışmamız gereken en önemli mesele "kimin hangi futbolcu olacağı" idi. İşte beni en özel hissettiren anlardı bu dakikalar... Çünkü Trabzonsporlu olan bendim ve ben Ünal Karaman'dım. Tek başıma mücadele etmenin zevkini daha çocukluğumda yaşıyordum. Ünal Karaman olmanın gururunu ve her golde "Golll, Ünal Karaman!.." diye bağırabilmenin mutluluğunu herkese gösteriyorum. Temasın İmkânları, syf. 247