İnsanlar hiçbir zaman beni sandığım kadar umursamadılar. Görünmez oldum hep. Ya gördüler görmemezliğe verdiler ya da hiç görmediler.
Aranan özellikleri sağlayan biri olamadım hiç. Ne hanım hanımcık olabildim ne cabbar olabildim. Ne uslu arayana uygun olabildim ne cabbar arayana. Arayanların aradığı özelliklere tam anlamıyla uyamadım hiç. Bende hepsinden biraz vardı. Hiçbir yanım tam değildi. Bu yüzden kimse beni bir yanına tam anlamıyla oturtamadı.
Ben mutluyum aslında kendimle. Böyle olmamı seviyorum. Ama Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de olduğu gibi sosyal ihtiyaçlarda eksiklik olunca mutluluğu yaşayamıyorsun ya da yaşasan bile rahatlık ve huzurla olmuyor.
Bana bir şey söyle, ilkbahar gibi..
Çiçek aç mesela, yağ rahmet olarak içime veya gökkuşağı ol, sar ruhumu..
Bir şey söyle,
Sözü aşsın, öze değsin..
Bir şey söyle, yanındayım mesela...
"Artık Maria Puder, yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı. Bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz? Ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım."