Gurbet yolu böyle. Sanki dikenli tellerin arasından geçiyormuş gibi bir yolculuk bu. En iyisi yine dönüş yolunu düşünmek. Ne zaman gerçekleşeceği, hangi trenin, kaçıncı seferiyle olacağı henüz bilinmeyen o uzak yolculuğu düşlemek.
1973'ün sıla yolu başlıyor. Türkleri 2500 kilometrelik uzun ve çileli bir yol bekliyor. Almanya hudutlarından çıkıp, Avusturya'nın, Salzburg, Liezen, Graz şehirlerinden geçecekler, Yugoslavya topraklarına girecekleri Spielfeld hudut kapısından geçip, Zagreb, Belgrad Niş'i geride bırakacaklar, memleketten önceki son durak olan Bulgaristan'dan sonra yavaş yavaş Anadolu'nun içlerine doğru süzülecekler. Ne taşıyor bu yollar? Kilometrelerce akıp giden araç kuyruğu öylesine bir yolculuktan mı ibaret? Bu yollar artık bir göç yolu. Üzerinden gelip geçen onca insanın gam yükünü paylaşıyor. Hasret, özlem, kavuşma, ne varsa yola karışıp gidiyor.
"[...] tanımadığı insanların önünde çırılçıplak soyunmasını istemelerinin yarattığı utanç,
komut veren görevlilerin konuştukları anlaşılmaz dil, testlerin anlamı, vücutlarına keçeli kalemle yazılan sayılar, odanın katı hendesesi, erkek gibi tulum giymiş kadınlar, ne olduğunu bilmediği sıvı ilaçların kokusu, kendisi gibi bir sürü insanın sessizliği, çoğunun yüzünde, dinginlik içindeki ya da dua eden kimselerinkine benzemeyen o içe dönük bakış..."
Sayfa 14 - John Berger, Yedinci Adam, 1975, s. 56Kitabı okudu