Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
ASLIN ASLI: LÜGAT BİLGİSİ...
… Lügat bilgisi, etimoloji, kelimelerin kök bilgisi... Bu ilim, bütün ilimlerin ilk basamağını teşkil eder ve onu bilmeyen diğer ilimleri öğrenmeye yol bulamaz; zira nasıl ki dama çıkmak isteyen birine evvela merdiven lazımsa, lügat bilgisi de diğer ilimlere yükselebilmek için böyle bir vasıta durumundadır. Bir ilim faaliyeti içinde bulunmak isteyen herkes, lügat ilminin esaslarını bilmek zorundadır; demek oluyor ki, lügat ilmi, asl bilgisi olmanın ötesinde "aslın aslı" niteliğindedir.
Sayfa 43 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Hadsiz: Sınırsız, hesapsız. TDK, bu kelimeyi kabul etmemiştir. Osmanlıdan birçok şair ve yazar bu kelimeyi bilhassa kullanmıştır. Sebebi bundan olsa gerek. Lûtfu gibi adli hadsiz çok idi. (Süleyman Çelebi)
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hazretleri birçok eserinde Allah'a ithâfen "hadsiz rahmetinden..." olarak bahsetmiştir. Sınırsız, sonsuz rahmet'tendir kastı elbette. Bir insana "hadsiz" olarak değerlendirme yapılmasındaki asıl sebeb de bu, sanıyorum ki; ölçüsü olmayan, sınırını aşan, ahlâk dâiresinin dışına çıkan..
Reklam
Melãl
Sebepsiz can sıkıntısı, üzüntü, usanma gibi birçok hissiyatın ifadesini combo olarak içinde barındıran kelime..
"Bizzat kendisi.." ile kurulan cümleler bana biraz tuhaf geliyor. Bizzat: kişi, doğrudan doğruya, kendisi, kendi, benlik. Bizzat zaten tek başına "kendisi" kelimesinin mânâsını da karşılıyor. Yani bir miktar fazladan kullanılmış oluyor. Birine bir açıklama yaparken kaç kere kontrol ettiğimi hiç bilmiyorum. (Dikkat etsem de pürüz çıkıyor ara ara elbette. - acziyet) Hayretimiz azalıyor. Sadece hikmete değil, lügâte, doğaya, insana ve dahî her şeye..
İHLÂS: Kalbini safi etmek. Sırf Allah emrettiği için ibadet etmek. Her işte yalnız Allah’ın rızasını kazanma aslı ile bulunmak. MUGNİ: Zengin. Allah’ın “zengin edici” mânâsına 99 güzel isminden biri… TEVHİD: Birleme. “Lâ ilâhe illallah” deme. Allah’tan başka İlâh olmadığına inanma… TEFRİD: Dünya alâka ve meşguliyetlerinden ayrılıp, ibâdet ve tâatla meşgul olma…
Sayfa 220 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
HATT-I Ruhsar: “dudak üzerinde beliren ayva tüyleri” denilen... SİRET: Bir kimsenin içi, hâli, ahlâkı. İnsanın tutmuş olduğu manevî yol… BERCESTE: Sağlam ve lâtif. Seçme. Zahmetsizce hatıra geliveren çok kıymetli söz. Bir gazelde en kıymetli beyit: Su: Hayat, ilim…
Sayfa 385 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
REYHAN: Hoş güzel koku. Rızık ve maişet, rahmet. Fesleğen denilen kokulu ot. SETR: Hat. Saf. Yazmak… RATS: El ayasıyla vurmak. “Kaderin sillesi”. RUZANE: Gündelik. Yevmiye… MÜDRİKE: İdrak kuvveti. Akıl. Anlayış kabiliyeti... İSTİZAE: Işıklanma, aydınlanma, nurlanma… HÂRİS: Muhafız. Gözcü. Himaye eden. Bekleyen
Sayfa 385 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
HİLM...
- " Huy yumuşaklığı, yumuşak huyluluk, öfke ve hiddet gerektiren durumlarda kendini yenerek sâkin ve serinkanlı olma. Karşıtı: HİDDET, ÖFKE: Nefs-i mutmainnenin güzel huyları şunlardır: Hayâ, sehâ, sehâvet, şecâat, tevâzu, hilm (Eşrefoğlu Rûmî). Hilm ile yek nazar eylerse leb-i deryâda / Der-akab sâkin olur cûşiş-i bahr-i umman (Şinâsî). Hilm ile sabır arasında fark görenlerden bâzıları şöyle demişlerdir: Hilm, güç yettiği halde bir kerem ve lutuf olmak üzere intikam almaktan vazgeçmek ve af cihetine gitmek mânâsını ifâde eder. Sabır ise hoşa gitmeyen şeye tahammül etmek mânâsına gelir (Taarruf Terc.). -Kubbealtı Lügâti-
HATTÂ: Harf-i atıftır, gaye bildirir. Ve, “fazla olarak, hem de” mânâlarına gelir. Meselâ, bir şeyi işaret ederken pekiştirici olarak, “yanımda filân vardı, hattâ falan da vardı” dememiz gibi. Atıf: Bağlama. Bağ. Ekleme. Meyletme. Şefkat. Sevgi. Eğilme. İkiye bükme, iki kat etme. Geriye döndürme. Geri çevirme. Bir kimsenin üzerine tekrar hamle etme…"
Sayfa 534 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
"Eş" kelimesinin Arapçası olan "zevc" kelimesi ise «zevcetü'l-na'leyn" şeklinde iki terliğin bir diğeri anlamında kullanılır. Dolayısıyla eş demek birbirinin aynısı değil birbiri yerine geçemeyen fakat birbirlerini tamamlayan bir çiftin özelliklerini ifade etmek için kullanılmalıdır.
Reklam
EL-MATLA’: Gerçek müşahede. Hak gözüyle âlemi incelemek. Bazen fiili görerek, failini bilmek, eseri görerek müessiri idrak etmek. (İdraklerin ulaştığı nihaî mertebe niyetiyle de kullanılır. Şu hâdis misâl: “Her âyetin bir zâhiri ve bir bâtını vardır, her harfin bir haddi ve matlaı vardır!”… Matla’ bi’t tahkik: Gerçek matla’ mertebesi):
Sayfa 772 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
KAİDE: Esas. Temel. Düstur. Nizam. Dip taraf. Bir şeyin meydana gelmesine temel ve düstur olan. Bir ilim ve fennin düsturlarından her biri. “Kürsî”… NAKL: Bir şeyi başka bir yere götürmek, taşmak, yer değiştirmek. Ahlatmak. FİİL-Müessirinin tesiri. Amel, iş. Hâdise ve zamana delâlet eden kelime… SEMİ’-İşiten, duyan. Allah’ın 99 güzel isminden biri...
Sayfa 772 - 773 İBDA YayınlarıKitabı okudu
147 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.