Profil
Lügatçe
Emel: İstek, arzu Çetrefilli: Karışık, anlaşılması, çözülmesi güç Hasılıkelam: Sözün kısası Müessir: Etkili, etkileyici Münhasır: Yalnız bir kimseye, bir şeye mahsus olan, başkasıyla ilgisi bulunmayan Müşahede: Gözle görme; gözlem; gözlem sonucunda varılan görüş Tenasüp: Aralarında uygunluk bulunma, birbirine uyma, yakışma, uygun ve güzel oranda olma Zahir: Görünen, açık ve belli olan (şey)
İnsan ve Hayat - Sayı 165 (Kasım 2023)
İnsan ve Hayat - Sayı 165 (Kasım 2023)
ayan
"2005-01 edisyonunda güncellenmiştir." (ﺍﻋﻴﺎﻥ) i. (Ar. ‘ayn’ ın çoğul şekli a‘yān 1. Bir şehrin ileri gelenleri, eşraf: Beşâretler gözü aydın yine erkân u a’yânın (Şeyhülislâm Yahyâ). Bütün o eşraf ve âyan konakları, beş asırlık târihin yığdığı hazîneler hepsi kayboldu (Ahmet H. Tanpınar). 2. Senato ve senato üyesi [Tekil anlamında da kullanılır]: Brüksel parlamentosunda âyan âzâsının en mümtazlarından Edmon Peykar… (Cenap Şahâbeddin). 3. târih. Osmanlı Devleti’nde şehir ve kasabalarda halk tarafından seçilen, vergilerin, masrafların dağıtılması ve toplanması gibi hususlarda kadılar ve vâlîlere karşı halkın vekîli durumunda olan kimse [Bu anlamda tekil gibi kullanılır]. 4. Varlıklar, nesneler, eşyâ, aynlar. ѻ Âyan meclisi: târih. Osmanlı Devleti’nde I. ve II. meşrûtiyetlerin îlânından sonra üyeleri hükûmet tarafından seçilerek ilki 1877, ikincisi 1908’ de çalışmaya başlayan ve millet meclisinin kararlarını incelemekle görevli olan meclis. A’yân-ı sâbite: tasavvuf. Varlıkların vücut bulmadan önce ilm-i ilâhîde sâbit olan sûretleri: A’yân-ı sâbite muhtelif istîdâda mâlik olduğu için de tecellî ânında, Cenâb-ı Hakk’ın esmâ ve sıfâtının her biri kendi istîdâdına göre zuhur eder (Ken’an Rifâî).
Kural: Üçyazaçlı köklerin geniş zaman biçimleri iki türlüdür:
1. Orta kök-yazacı ünlü-almayanlar: d ton kedürdi: o [birisine] giysi giydirdi; kedrür: giydirir - zel (d) geçmiş zamanda ünlü-almakta, geniş zamanda ünlü-almamaktadır. tengrıhe tapındı: Cenab-ı Hakk’a ibadet etti; tapnür - be (p) geçmiş zamanda ünlü-al­ makta, geniş zamanda ünlü-almamaktadır. — 2.
Oğuzlar ve onları takip ettiğini beyan ettiklerim, konuşmaları ilk usule daya­nacak biçimde, kuralı gözetirler; ancak ikinci biçim söz konusu olduğunda Oğuzlar ve diğerleri, Çigil Türkleri ve geriye kalanlarla bazen uzlaşır, dolayısıyla ayrım ortadan kalkar. Buna karşın Oğuzlar “gelin ile güveyin akrabalar arasında söz geti­ rip götüren aracı”ya yorıgçı der, yorfdaçı demez. Ve “çiftçi”ye tarıgçı der, tandaçı demez. Bu bütün lehçeler için doğru kullanımdır. Bu betimleyici adları buyrum kipi biçimini esas alarak oluşturduklan ve buyrum kipi biçimi de ünlü-almayan bir yazaçla bittiği için yalnızca edene ilişkin iki im olan cim ve ye’yi [-çı, -çi] ek­ leyip baruçı: varıcı, turuçı: kalkıcı gibi bir kullanıma gidemezler, çünkü bu durum­ da re ünlü-almış olur ve yapı buyrum kipi biçiminden uzaklaşır. Dolayısıyla kaflı ya da işba”lı sözcüklere gayn, zıttı sözcüklere kef ekleyerek buyrum kipi biçimini ünlü-almamış bir son yazaçla korumuş olurlar. Demek ki söz konusu lehçelerdeki bu türden sıfatların buyrum kipi biçimine dayandığı aşikârdır. Ay­ rıca bu sıfatlara aynı anlama gelecek biçimde başka yazaçlar eklemektense, gayn ve kef eklenmesi daha münasiptir, çünkü bunlar eylemlikte de görülür - anıg turugı neteg: onun ayakta duruşu nasıl; töz keligi börkçige: kelin gelişi şapkacıya.
Bu sonekin beş kullanımı vardır:
1. Bir şeyin yetiştiği yeri ifade eden adlar meydana getirmek - söğütlük: söğüt­ lük. Ya da bir şeyin bulunduğu, konulduğu mekânı ifade eden adlar meydana ge­ tirmek - kepeklik: kepek konulan yer. 2. Bir şeyin, adı geçen şeyi yapmak için hazırlandığı anlamını taşıyan adlar meydanagetirmek-
Bu dilin her şeyini ihtiva edecek biçimde sekiz kitap meydana getirdim.
1. Hemze Kitabı. Cenab-ı Hakk’m Kitabı’nı bir işaret olarak alıp biz de kitabımıza böyle başlıyoruz [Başı-Ünlüîü Sözcükler Kitabı], 2. Sâlim Kitabı [İçinde illet Bulunmayan Sözcükler Kitabı] 3. Muzda/Kitabı [Katmerlenmiş Sözcükler Kitabı], 4. Misâl Kitabı [Başı illetli (vav’lıya da yeli) Sözcükler Kitabı]. 5. Zevâtü's-selâse Kitabı [Üç Yazaca Sahip (sülâsi) Sözcükler Kitabı]. 6. Zevdtü'l-erba'a Kitabı [Dört Yazaca Sahip (rubâî) Sözcükler Kitabı], 7. Gunne Kitabı [Genizsil Sözcükler Kitabı], 8. Ce'm beyne's-sâkineyn Kitabı [Ünsüz Kümeleri Kitabı], Her kitabı iki bölüme ayırdım, Adlar ve Eylemler; öne adları ardına eylemleri koydum ve onlan da kendi içlerinde bölümlere ve fasıllara ayırdım, [uzunluklarına ve vezne göre] önce gelmesi gerekeni önce yazdım. Kitaplann ve bölümlerin başlıklarını şeklî ifadeler olarak Arapçadan aldım, zira insanlar için bunlar bildiktir.
Kitâbu Dîvâni Lugâti’t-Türk
İmdi, kul Mahmûd ibn el-Hüseyin ibn Muhammed [el-Kâşgarî] der ki: Talih Güneşinin Türklerin Burcunda doğduğunu ve Cenab-ı Hakk’m Türk Ha­ kanlığını Göğün felekleri arasına yerleştirdiğini, onlara “Türk” dediğini ve Ege­ menlik verdiğini, onları çağın hakanları yapıp dünyaya hükmetmenin dizginlerini
Dikkat
«"Nazlanan ve istiğna gösteren nazeninlerin mehirleri dikkattir." [Muhâkemat, s. 84] Dikkat mehrini verip kelâm ile nikâhlanırsak doğan çocuklar mânâlardır. Bizim bekâmız o çocuklarımızla olacak... [İstifade]» (Enfûs Lügati, s. 47 - 48)
104 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.