imanî hakikatler akıl midesine girdikten sonra, derecesine göre ruh, kalb, sır ve diğer letâif de kendilerine ait hisselerini onlardan alıp lâyıkınca beslenebilecektir.
.. madem Allah var ve ilmi ihata eder.
Elbette adem,
i'dam,
hiçlik,
mahv,
fena;
hakikat noktasında ehl-i imanın dünyasında yoktur ve kâfir münkirlerin dünyaları ademle,
firakla,
hiçlikle,
fânilikle doludur.
İşte bu hakikatı,
umumun lisanında gezen bu gelen darb-ı mesel ders verip,
der:
"Kimin için Allah var,
ona herşey var ve kimin için yoksa,
herşey ona yoktur,
hiçtir."
Sözler /Risale-i Nur
beşerin hayat-ı içtimaîsinde bütün ahlâksızlığın ve bütün ihtilalatın menşe'i iki kelimedir:
Birisi:
"Ben tok olduktan sonra,
başkası açlıktan ölse bana ne?"
İkincisi:
"Sen çalış,
ben yiyeyim."
Bu iki kelimeyi de idame eden,
cereyan-ı riba ve terk-i zekattır.
Bu iki müdhiş maraz-ı içtimaîyi tedavi edecek tek çare,
zekatın bir düstur-u umumî suretinde icrasıyla,
vücub-u zekat ve hurmet-i ribadır.
Mektubat/Risale-i Nur
"Fâniyim,
fâni olanı istemem.
Âcizim,
âciz olanı istemem.
Ruhumu Rahman'a teslim eyledim,
gayr istemem.
İsterim,
fakat bir yâr-ı bâki isterim.
Zerreyim,
fakat bir şems-i sermed isterim.
Hiç ender hiçim,
fakat bu mevcudatı umumen isterim."
(Sözler /Risale-i Nur)