Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tarih - Din - Siyaset

Profil
Konya milletvekili Refik Bey (Koraltan) ve beş arkadaşı, 30 Mayıs 1925'te tekkelerin kapatılmasına ilişkin yasa tasarısını TBMM'ye sundu: Esasen türbeler, tekkeler ve zaviyeler gibi evler . .. memleketin içinde vasıtai idlal ve iğfal (baştan çıkarma aracı) olmuştur. Birer fesat menbağı (kargaşa kaynağı) olmuş ve zaman zaman memleketin, milletin azami zararlarını icap edecek hainane ifsadata (kargaşalara) zemin teşkil etmiştir.
"Bazı rivayet­ler bize Ebu Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde’nin Ali’ye, biat etmesi için büyük bir baskı kurduğunu söyler. Hatta iş içindekilerle beraber Ali’nin evini yakmaya kadar varmıştır. Sonunda Ali biat etti. Ama kendisine Abbas ve Ebu Sufyan tarafından yapılan Medine’yi atlılarla doldurma teklifini asla kabul etmedi. İşte bu noktadaki tavrında İslam’ın tesiri altında olmalıydı."
Sayfa 158 - manaKitabı okudu
Reklam
1839 yılında Atina'da da aynı İstanbul'daki gibi İngiltere ve Fransa'nın ikili baskısı altındaki bir mutlak monarşi rejimi söz konusuydu. İki büyük güç, ülke içindeki Batı yanlısı grupların da desteğiyle Yunanistan'ı ekonomik ve politik düzlemde daha etkin bir şekilde kontrol edebilmek amacıyla Batı tipinde bir anayasayı dayatıyorlardı. Öte yandan İngiltere ve Fransa, Yunanistan'da da aynı Osmanlı'da olduğu gibi Rusların Akdeniz'e inişinin önüne geçmek niyetindeydiler. İngiltere, Fransa ve Rusya arasında varılan bir uzlaşmayla Kral Othon 1832 yılında yeni Yunanistan devletinin başına geçirilecekti. Bavyeralı bir Alman olan Othon, bir yanda İngiltere ve Fransa, diğer yanda da Prusya olmak üzere hamilerinin farklı çıkarlarını tatmin etmeye çabalıyordu. Kralın Rus tarafına biraz daha yönelmesi üzerine Londra, 1838 yılında İngiliz ve Fransız yanlısı partilerin kendisini denetlemesine imkân verecek bir anayasa ilan edilmesi için bastıracaktı. Ama İngiliz ve Fransızların isteklerinin gerçekleşmesi için Atina'da 1843'teki Batı yanlısı devrimi beklemek gerekecekti.
Sayfa 189 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Aslında Yunanlıların gözünde "Katolik" adı verilen kilise, yalnızca Ortodoks kilisesinin temsil ettiği ama Hıristiyanlık kaynağından (zaten Rum Ortodoks kilisesi halen resmi olarak Katolik adını taşır, çünkü bu sözcük Yunancada evrensel anlamına gelmektedir) 1054'te ayrılmış (shisma) bir eğilim sayılmıyor, yanı sıra, 9. yüzyıldan beri süren heresis'in (sapkınlığın) sorumlusu tutuluyordu. 25 Aralık 800 yılında Cermen İmparatoru Şarlman, Roma'daki "Papa" adı verilen piskoposu -ki bu "Papa", aslında ilk Hıristiyan Kralı I. Büyük Konstantinos'un 4. yüzyılda kente gelişinden beri merkezi İstanbul olan Ortodoks kilisesinin bir patriğiydi- kendisini Roma İmparatoru ilan etmeye zorlamıştı. Oysa ki Romalıların tek İmparatoru İstanbul'daydı. Şarlman ve halefleri o tarihten itibaren Roma'daki piskoposluğun başına Cermenleri getirerek onları Ortodoks dogmasını değiştirmeye zorlayacaklardı. Yunan dilinde Ortodoks, gerçek inanç anlamına gelmektedir.
Sayfa 173 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Yunan Kültür Bakanı Melina Mercuri, 21 Haziran 1985'te Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand'ın da hazır bulunduğu bir törende Atina'yı Avrupa'nın kültür başkenti ilan etmiş ve Akropoľ'de yaz gündönümü sırasında, güneş batarken Eski Yunan'dan kalma bir çoktanrılı ibadet gösterisi düzenlemişti. Fransız Devrimi'nin ürünü Yunan Milliyetçiliği'nin, Slavların güneye inişine karşı Fransız çıkarlarının hizmetine koşulduğu ölçüde, Fransız diplomasisi de Megali İdea'yı destekleyecekti. De Moüy şöyle yazıyordu: "Bugün Yunanlıların gücünü oluşturan, milli duygularıdır. Bu, özellikle, güçlü devletler tarafından desteklenen Slav halklarının, Yunanlıların geleceğini ve gelişme imkânlarını her bakımdan tehdit ettiği bu dönemde daha da önemli hale gelmiştir."
Sayfa 155 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Yunanlıların kafasına ırksal nefreti Batılı aydınlar sokuyorsa da onları, Türkler aleyhine, toprak genişletilmesi anlamına gelen Megali Idea'yı gerçekleştirmeye itenler, büyük güçlerin diplomatlarıydı. Zaten bu düşüncenin isim babası, terimi ilk kez 1844'te kullanan ve Yunanistan'daki Fransız yanlısı kesimin başı olan loannis Kolettis'ti. Yunanlıları kışkırtan diplomatlara örnek olarak, 1877-78 arası İstanbul, 1880-86 arası da Atina'da görev yapan Fransa Büyükelçisi Charles de Moüy'ü (1834-1922) verebiliriz. Aynı Driault gibi De Moüy de Yunan çıkarlarına son kertede hizmetten çok zarar veren fanatik "Filelen"lerden (Yunan dostu), Türk düşmanlarından biriydi. Hellenismos'un (Rumluğun) Doğudaki "kutsal misyonu"na dair abartılı propagandalarıyla Yunanlıları 1922'deki hezimete itenler de bunlardı. Aslında De Moüy Yunanlıları Doğu'nun üstün ırkı olarak görüyordu. Yani sonuçta Yunanlılara Osmanlı İmparatorluğu içinde ayrıcalıklı bir yer verilmeliydi ki onlar da Batı'nın çıkarlarını bölgede savunsunlar. Aynı ayrıcalıklı yer daha sonra da İsrail'e verilecekti.
Sayfa 154 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Reklam
"Denizlere sokulmaya çabalayan kıtasal güç ile, onun elinden tüm önemli deniz tezgâhlarını kapmaya ve denizi tekeline almaya çalışan deniz gücü arasındaki çatışma, hemen her zaman (Doğu Sorununun) tüm büyük evrelerinin en karakteristik olgusu olagelmiştir."¹ Zaten tüm Avrasya uygarlıkları tarihinin genel bir karekteristiği olan bu saptamanın, Doğu Akdeniz açısından çok da özel bir değeri yoktur.² Ama ilginç olan, yazarın bundan çıkardığı sonuçtur: "Doğu sorununun kısa bir süre için gerekli koşulu, Birleşik bir Ege Devleti'nin oluşturulmasıydı. Yine geniş bir imparatorluk bunu Arşipel'in iki yakasında da oturttuğunda, Avrupa'nın güneydoğusunu bile içine alabilen bir barış ve dinginlik devri açılabiliyordu."³ ¹ Pierre Waltz, La Question d'Orient dans l'Antiquite ("Antik Çağ'da Doğu Sorunu"), Paris, Payot, 1942, s. 360-61. ² Bkz. L S. Stavrianos, The World to 1500. A Global History ("1500'e dek Dūnya. Küresel Bir Tarih"). Englewood Clills, Prentice Hall, 1970, 188, sayfadaki harita. ³Waltz, a.g.c.,s. 362-63.
Sayfa 146 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Hıristiyan ve Müslüman reaya, yeniden başlayan ve giderek daha uzun sürelere yayılan angarya uygulamasından ve ağır vergilerden kaçmak üzere, topraklarını terkedecek, yeni büyük, özel mülklerde tarım işçisi (ırgat) olarak çalışacaklardı. Böylelikle, topraksız bir köylü sınıfı oluşacaktı. 16. yüzyılın sonundan itibaren İmparatorluk halk ayaklanmalarıyla sarsılmaya başladı. Açlıktan ölmemek için kırlarda dolaşan haydut çetelerini (levent) kuran köylülerin bu "büyük kaçış"ı, yerleşik düzen aleyhine dönebilecek herhangi bir hareketin beslenebileceği insan kaynağını oluşturmuştu.
Sayfa 141 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Bizans İmparatorluğu, Rönesans ve onun uzantısı olacak Sanayi Devrimleri gibi, modern zamanların devrimlerinden yararlanmak için Frenklere boyun eğmek, Papa uğruna kendi dinini yadsımak, kendi halkını Batı uygarlığı içinde eritmek zorunda mıydı? Bizans halkı, o dönemde, bu soru ekseninde derin bir şekilde ikiye ayrılmıştı. Yunan halkı da halen aynı konumdadır.
Sayfa 132 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Hızla güçlenen toprak aristokrasisinin gitgide zor duruma soktuğu kitleler, Bizans'taki Türk yanlısı harekete destek vermekteydi. Ama toplumsal bunalımın yanı sıra, dinsel bir bunalım da mevcuttu, Geniş mülklere sahip manastırlar, köylünün sömürülmesine katkıda bulunuyordu. Zenginliğe susamış ruhban'ın bir bölümü ahlâk dışı bir yaşam
Sayfa 94 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Reklam
Kapıkulları birliğini 14. yüzyılın ikinci yarısında oluşturanın I. Murat olduğunu görmüştük. Sultan'ın düşüncesi, büyük ocakların ve dinsel grupların etkilerinden kurtulmak ve ruhen-bedenen kendisine bağlı bir seçkin tabaka üzerinde mutlak otoritesini temellendirmekti. Kapıkulu olacak kişinin aile, köy ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. Bu koşulla yönetici sınıfın seçkinleri oluyorlar ve babaları ve velinimetleri İmparatorun elinden güç ve onur alıyorlardı. Bu ayrıcalıklı kişiler yalnızca “Rum”lar, yani Ortodoks Hıristiyanlar arasından çıkıyordu. Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak, gerçek bir müminin “kul” olamayacağı gösteriliyordu. Yine de Sultan, Katolik Macar efendilerinin hoşgörüsüzlüğünün kurbanı olan Bogomil Hıristiyan halkının büyük çoğunluğu Osmanlı fethinden sonra İslâmiyete geçmiş olan Bosnalı Müslümanları uygulamanın dışında bırakacaktı. “Kulluk” mevkii o denli çekiciydi ki, bu topluluklar II. Mehmet'ten, din değiştirmiş olmalarının ne kendilerini ne de soylarını devşirmelik hakkından yoksun bırakmayacağını garanti eden bir belge edinmişlerdi. "Potor" adı verilecek bu Müslüman "kapıkulları", ordu değil, saray hizmetine girecekti.
Sayfa 83 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Yunanlı anneden çocuğunu zorla yeniçeri yapmak üzere koparan, basmakalıp “barbar Türk efendi” imajı, en trajik biçimini, Yunanistan'a Frenk etkisi altında sokulan Batı milliyetçiliğinin yuükselişiyle alacaktı. Bu imaj, Arabolge'de milliyetçilik-öncesi dönemde yaşanan olguyu tamamen çarpıtmaktadır. Çünkü bu türden milliyetçi tepkiler henüz ortada yoktu.
Sayfa 84 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Frenk ve Slavlarca parçalanmadan önceki 11. yüzyıl Bizans İmparatorluğu haritası ile, İstanbul, Mistra ve Trabzon fetihlerinden sonraki 15. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu haritası karşılaştırıldığında goze çarpan, bu iki imparatorluğun neredeyse tamamiyle aynı toprakları kapladığıdır. Osmanlılar ancak 16. yüzyılda güneye, Bizanslıların 7. yüzyıldan itibaren Araplar lehine yitirdikleri Ortadoğu topraklarına yayılacaklar ve hatta bu sınırların ötesine geçeceklerdir. Boylelikle Osmanlılar 17. yüzyıldaki en geniş halleriyle Bizans İmparatorluğu'nun Adriyatik'in doğusundaki topraklarını geride bırakacaklar ve Antik Çağ'dan bu yana sırasıyla bölgenin merkezini elinde tutan Pers, İskender ve Doğu Roma İmparatorluklarına duşen, “Arabölge'yi birleştirme” görevini tam olarak yerine getireceklerdi.
Sayfa 43 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
Bir halkın manevi değerlerini tanımlayan kültür teriminin tersine, uygarlık sözünden anladığımız, bir toplumun maddi değerlerinin toplamı ise, Doğu ve Batı merkezlerinin ortasında yer alan Arabölge'nin (Région Intermédiaire) tamamını kapsayan daha geniş bir uygarlığın parçası konumundaki tek bir Osmanlı uygarlığı vardı. Bu uygarlık, içindeki oluşum sürecini yaşayan ulus sayısı kadar kültürü barındıran çokuluslu topluma canlılık kazandırmaktaydı.² Yani, salt uluslarüstu değil, aynı ölçüde de dinlerustüydü. Bu anlamda Osmanlı, Ortodoks Hıristiyanlık ortak paydası üzerinde yükselmiş olan öncülü Bizans İmparatorluğu'ndan olduğu kadar, islâm uygarlığı zemininde kurulmuş Arap ve İran İmparatorluklarından da ayrılıyordu. Nüfusunu Müslümanlar kadar Hıristiyanların da oluşturduğu Osmanlı İmparatorluğu bu demografik özelliği sayesinde, en görkemli döneminde, içinden salt Müslüman ya da Hıristiyan değil, özgün ve asal olarak Osmanlı bir toplumun doğduğu biricik denge ve sentez olgusunu gerçekleştirmeyi başarmıştı. Bu anlamda, Doğu ve Batı merkezlerinin ortasında yer alan Arabölge'nin merkezi olma işlevini eksiksizce yerine getirecekti.
Sayfa 22 - Lempire Ottoman. Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış. İletişim Yayınları, Birinci Baskı 1996 İstanbul. [ISBN: 975-470-504-6]Kitabı okudu
"Siyasi model anlamında İslam’ın tarihin sonunu getirdiğine ve en mükemmeli önerdiğine olan inanç nedeniyle İslam dünya­sında “siyaset felsefesi” üzerine kayda değer hiçbir ürün ortaya çıkmamış, çıkanlar da otorite sahiplerince tarihin derinlikleri­ne gömülmüştür."
Sayfa 74 - manaKitabı okudu
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.