Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk ve İslâm Tarihi

Profil
Gazneliler Devleti'nin Türk-İslâm Tarihinde ki Rolü
“Gaznelilerin Türk ve İslâm tarihindeki başlıca rolü, kuzey Hindistan fethine yol açarak İslâm dinine Pencap'ta kuvvetli bir dayanak noktası elde etmesi ve daha sonraki Hindistan fetihlerine bu suretle sağlam bir zemin hazırlamış olmasıdır. Ayrıca Gazneliler, Hint dünyası kültürü ile doğrudan doğruya temas kuranlar olarak tarihe geçmişlerdir. Onlar Hindistan'da İslâm dininin tohumlarını atmakla yıllar sonra Pakistan devletinin kurulmasında da birinci derecede etken olmuşlardır. Sultan Mahmud ve Mesud'un şahsiyetleri ise halkın zihinlerinde büyük Müslüman ve halk kahramanları olarak yerleşti. Mahmud daha sonraki İran Edebiyatında da, meşhur bir şahıs, adalet ve insaf timsali bir hükümdar olarak yer almıştır.”
Sonuç olarak İhşidîler;
Tolunoğullarının ortadan kaldırılmalarından itibaren Mısır'da süregelen anarşiye son vermişler, 34 senelik kısa hakimiyetlerine rağmen hem bu sırada ülkeyi batıdan gelen Fatımî tehlikesine karşı korumuşlar, hem de çeşitli alanlarda gelişmeler temin etmişler, en önemlisi kendilerinden sonra, Fatimîler döneminde Mısır'da muhtelif ilim ve sanat alanlarında görülecek gelişmelerin sağlam temellerini atmışlardır.
Reklam
Kirman Selçukluları'nın Sonu
II. Turanşah döneminde, Merv ve Serahs civarında bulunan Oğuzlar Hârizmşahlardan Celaleddin Sultanşah (6. 1193)'ın bölgeyi ele geçirme üzerine buralardan ayrıldılar. Bunlardan bir grup Fars'a giderken, diğer grup da Kirman'a yöneldi. Oğuzlar, Kirman Selçuklu Devleti'nin son derece zayıf ve istikrarsız bir devresini geçirmekte olduğunu görerek bu bölgeye hakim oldular. Bu sırada Zâhir Muhammed Emirek adında birisi Mel II. Turanşah'ı sarayında öldürmüş, yerine II. Muhammedşah'ın ikinci de tahta çıkmasını sağlamıştı. Oğuz beylerinden Dinar'ın Kirman'a gelmesi yavaş yavaş Kirman'ın önemli şehirlerine hakim olması, yaklaşan tehlike iyice gün yüzüne çıkarmıştı. II. Muhammedşah bu tehlike ile başa çıkamayacağını anlayarak Irak Selçuklularından yardım istemek üzere Irak'a gitti (Ekim-Kasım 1186). Fakat bu çaba sonuç vermedi. Dinar kısa, fakat şiddetli geçen bir kuşatma ve muharebeden sonra Kirman Selçuklularının merkezi Berdesir'i ele geçirerek (10 Eylül 1187) bu devlete son verdi.
Gazneliler ve Tasavvuf
Gaznelilerin hakim oldukları geniş ülkelerde Tasavvuf büyük gelişme göstermiştir. Ehl-i Sünnet'in en samimi destekçileri ve Hanefi mezhebinin takipçileri olan Gazneliler, şair ve ediplere yakınlık gösterip, onları saraylarında barındırdıkları, teşvik ettikleri gibi, din âlimleri ve süfilerle de alakadar olmuşlardır. Bu durum meşhur sûfilerin onların bölgelerinde toplanmaları sonucunu doğurmuştur.
Selçuklular Döneminde Batîniler
Bâtıni veya İsmâili diye anılan zümrenin, 1090'da Hasan Sabbah (ö.ö23 Mayıs 1124)'ın Alamut Kalesi'ni ele geçirmesinden itibaren başlatılabilecek olan açık tarihleri, onların yayılmacı emelleri ve bu uğurda her türlü suikast, başkaldırma, ihtilal gibi hareketleri mübah gördüklerinin sayısız delilleri ile doludur. Selçuklular döneminde Melikşah ile başlayan bu mücadele, kesin bir sonuca ulaştırılamadan Berkyaruk döneminde de devam etürilmiş, 1096'da, bir süredir Bâtınilerin elinde bulunan Ebher Kalesi tekrar alınarak, buradaki Bâtıniler son ferdine kadar öldürülmüşlerdi. Hasan Sabbah ve Alamut Bâtınileri ile mücadele Sultan Sencer tarafından da devam ettirildi. Bu sırada bu mücadelenin özellikle Irak Selçuklularına bırakılması söz konusu olduysa da kesin bir başarının sağlanamadığı, Alamut'un son bakiyelerinin Hülâgü'nun 19 Kasım 1256'da burayı zaptına ve kaleyi yerle bir ederek halkını kılıçtan geçirmesine kadar varlıklarını korudukları bilinmektedir.
Gazneliler / İmâr Faaliyetleri
Gazne, daha önce küçük bir şehir iken Gazneliler sayesinde medreseler, kütüphaneler, saray ve camilerle süslenmiş, bu sırada Asya'nın en büyük kültürel merkezlerinden biri olmuştur. Hindistan'la yakın ilişkisi dolayısıyla aynı zamanda da Gazne, Büyük Selçuklu mimari ve sanatında etkili olduğu kadar, Hindistan'da gelişecek olan Türk-İslâm sanatına da temel oluşturmuştur.
Reklam
Karahanlılar (840-1212)
Karahanlılar, Doğu ve Batı Türkistan'da hüküm sürmüş olan ilk Müslüman Türk sülalesinin (840-1212) kurduğu devlete en yaygın biçimde verilen isimdir. Bu isim, aynı soydan gelen hükümdarların unvanları arasında yükseklik ve yücelik anlamındaki Kara sözünün sık sık kullanılması ile ile ilgilidir. Karahanlıların menşei hakkında çok değişik görüşler ileri sürülmüş bulunmaktadır: Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür: 1-Uygur faraziyesi, 2-Türkmen faraziyesi, 3-Yağma faraziyesi, 4-Karluk faraziyesi, 5-Karluk-Yağma faraziyesi, 6-Çiğil faraziyesi, 7-T'u-chüe (Tukyu-Göktürk) faraziyesi.
Melikşah v.s Tutuş
Melikşah, Halep önlerine geldiğinde, Artuk Bey'in Melikşah'la savaşma teklifine Tutuş, “Ben gölgesine sığındığım kardeşimin şeref ve kudretine zarar vermek istemem. Eğer buna kalkışacak olursam, her şeyden evvel, bu beni küçük düşürür ve zayıflatır.” diyerek reddetmiş ve Dımaşk tarafına hareket etmiştir. Melikşah'ın bölgeye bu ziyareti ile Kuzey Suriye de devam eden buhran sona erdirilmiş, Tutuş'un siyasi ve askeri tüm faaliyetleri kontrol altına alınmış, bölge doğrudan doğruya Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na bağlanmıştır.
İhşidîler
Mısır, Tolunoğullarından otuz sene sonra bir başka Türk hanedânının doğuşuna şahit oldu. Bu Muhammed b. Toğaç (Tuğc, Tuğç, Tuggac) tarafından kurulan İhşidiler hanedânıdır. Zaten bundan sonra da Mısır bir daha Abbasi Hilâfeti'ne tam olarak bağlanamayacaktır. Çünkü 969'da son İhşid'i müteakip Fatımi, Eyyübi, Memluk hanedânları art arda Mısır'a hakim olacaklardır.
Yarı Bağımsız Türk Devletleri
Bütün bu ve diğer nedenlerle Tolunoğulları, Sâcoğulları ve İhşidilerin, daha ileride göreceğimiz İdil (Volga) Bulgarları, Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular ve Harizmşahlardan ayrı bir konumda bulundukları şüphesizdir. Biz bu durumu, Türk valilerinin Abbasi halifelerince gönderildikleri bölgelerde kurdukları bu üç devletin özel durumunu, yarı bağımsız olarak nitelemeyi uygun bulmaktayız.
288 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.