Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İlk öykü denemem :) Yorumlarınız değerlidir benim için
TURUNCU Soğuk bir kış gecesiydi. Doğa; yeni yılı beklemiş gibi biriktirdiği en sert ve soğuk rüzgarını üzerimize fırlatıyor, dişlerimizin gıcırdamasına yetecek kadar donuk bir hava dağıtıyordu. Rüzgarın uğuldayışı boşlukta süzülüp aceleyle yüzümü yalayarak geçiyor ve sırasını sonraki hava akımına bırakıyordu. Oldum olası bu sert ve kuru havadan
İstanbul'un eski mezarlıklarında dolaşmayalı uzun bir süre oldu. Bir sabah fırından sıcak simit almak için oğlumla birlikte bisiklete atlayıp biraz turladıktan sonra Karacaahmet mezarlığının içlerine doğru dalmıştık birkaç ay önce. Köpekler kovalayınca bisikletle mezarlık gezme fikrinden biraz vazgeçmiş olsam da, yaklaşan baharın güzel havalarında bu manevi zevke karşı koyabileceğimi düşünmüyorum. Mezarlık demişken, mezar taşlarında en sık karşılaştığım kelime hangisidir diye düşündüm bir an. Çok kolay... tabii ki "el-Fatiha"... Ölülerin diliyle hep bir Fatiha talebi vardı dirilerden. Aslında diriler, ölüler için yine dirilerden Fatiha istiyorlardı. Namaz kılmak gibi bir eyleme dönüşüyor mezarlıkta gezinmek. Her taşta Fatiha görmek, her dönüşte Fatiha okumak, ölümü düşünmek, hayatı fark etmek, hayat ile ölüm arasında tüyleri ürpermek... Ölümü sıkça hatırlamak, ölülerle beraber kişinin kendi ruhuna Fatiha okuması demek... *** "İyyake na'budu ve iyyake nesta'in"... Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bir sonraki ayet "ihdinas-sırata'l müstakim"... Hemen ardından... Yardım dileriz dedikten sonra hidayet talep ediliyor... Demek ki ilk talep hidayet olmalı... Bakara Suresi'nin hemen başında ise muttakiler için hidayet kaynağı olarak geçecek Kitap... Halbuki biz muttaki olmayı hidayete ermişlik olarak var sayıyorduk! Çılgınca bir soru: ne kadar muttakiyiz ve ne kadar hidayete erdirilmişiz? İlk taşı hiç günah işlemeyen atsın hadi!!
Reklam
Bir günü nasıl anlata bilir insan?
Konuşarak mı susarak mı? O bir gün dediğimiz şey 24 saat herkese aynı işlemiyorsa herkes nasıl anlar anlatılanları... Teselli diyorlar öyle bir kelime dolanıyor metanetten bahsediyorlar... Hangisi yapıla bilir... Metanet nasıl sergilenir bu acı katşısında teselli nasıl olur... Göz yaşını yaratan Allah acı karşısında dökme demez, ağlamak niye
4.48 Psikoz Tam metin
(Çok uzun bir sessizlik) Ama senin dostların var. (Uzun bir sessizlik) Çok dostun var. Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
Bu sabah... Bir süre öncesi...
"Sabahın köründe dışarı çıkmışsınız, kimsecikler yok... Yalnızca kediler ve köpekler var... Sokakta bir kedi size doğru bakıyor, öyle şaşkın öyle tuhaf bakıyor... Süzüyor sizi, bu da nedir, ne biçim bir şeydir, güvenli midir, tehlikelidir midir... Uzun uzun bakıyor size... Çok dikkatli, her an harekete geçmeye hazır... Ben de bir an duraksıyorum. O kediler gibi izliyorum onları... Bakışıyoruz uzun bir süre... Anlamaya çalışıyoruz birbirimizi... Sonra içimden bir kahkaha patlıyor, içinde bulunduğumuz duruma... Sonra yine gülüyorum, gülümsüyorum... Uzun sürse ya bu diyorum... Zira fazla hüzün var, fazla acı var... Devamında ise... hayatın güzelliklerini hatırlatan hep böyle şeyler olsa ya diyorum..." (Jack Brighty)
Ahmet Erhan - Sela
Gökyüzünde akan tek kişilik bir uçak gibi Devletin hava sahasını daraltan Böylece geçtim ölümlerden altyazılı bir şiirde Kötü bir çeviriyle kendimi aldataraktan Otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Ömrümüzün gazeli savrulur soluğumdan Musluklar bozuktur, kadınlar şikayetçi Bir küçük rakının üç günlere bölündüğünü hatırlatan Ve şairlerin selaları yükselir meyhanelerden Çünkü otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Gitsem, kayıt mı olsam seçmen kütüklerine Yoksa avluda uyuklayan köpekle mi helalleşsem... 1995
Reklam
bikahvebikeyif dergisi
ADI YETER: CİLVELİ KAHVE Şimdi sizi Manisalıların çok yakından tanıdığı bir kahve ile tanıştıracağız; cilveli kahve. Tarih kokan bu kahve, aslında şehzadeler için özel olarak hazırlanan bir kahve ancak asıl şöhretini gelinlik kızlar sayesinde edinmiş. Anlatılaranlara göre, gelinlik çağına gelen kızlar, eve gelen görücülere bu cilveli kahveyi hazırlar ve ikram edermiş. Ama öyle her gelene bu kahve yapılılıyor sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Zaten işin cilvesi tam da burada başlıyor. Osmanlı döneminde Yeniçeriler zamanında kız istemeye gidildiğinde, eğer kızlarının gönlü varsa bu kahveden yapıyor, yoksa da sıradan kahve ikram ediyormuş. Böylece kız babaları cilveli kahveyi görürse kızlarına sormadan 'tamam' diyerek kızlarını veriyor, eğer normal kahve gelirse de kızımız istemiyor diyerek görücüleri geri gönderiyormuş. CİLVELİ KAHVE NASIL HAZIRLANIR? Peki bu cilveli kahve nasıl hazırlanır derseniz, sizi daha fazla heyecanlandırmayalım. Cilveli kahve, alışık olduğumuz kahve sunumları ve tüketiliş şekillerine benzemiyor. Bol köpüklü Türk kahvesi, üzerine dökülmüş çifte kavrulmuş, öğütülmüş badem ve iki çeşit baharatı ile akılları baştan alıyor. Bu kahveyi içmenin elbette bir adabı var. Kahve yanında gelen kaşık eşliğinde önce bademler yeniyor, ardından kahve afiyetle içiliyor. Köpükle karışan badem ezmesi, damakla buluştuğunda ise mutluluktan mutluluk beğeniliyor. Unutmadan, ufak bir püf noktası belirtmeden de geçmeyelim; bademlerin dibe çökmemesi için çifte kavrulmuş badem tercih edilmesi gerekiyor.
Sela Gökyüzünde akan tek kişilik bir uçak gibi Devletin hava sahasını daraltan Böylece geçtim ölümlerden altyazılı bir şiirde Kötü bir çeviriyle kendimi aldataraktan Otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Ömrümüzün gazeli savrulur soluğumdan Musluklar bozuktur, kadınlar şikayetçi Bir küçük rakının üç günlere bölündüğünü hatırlatan Ve şairlerin selaları yükselir meyhanelerden Çünkü otuzlu yaşlar intihar yaşlarıdır Gitsem, kayıt mı olsam seçmen kütüklerine Yoksa avluda uyuklayan köpekle mi helalleşsem...
Aylak adam!… İnsan, yaz gelince kışın soğuğunu, kış gelince yazın sıcağını çarçabuk unutuverir ama her ikisi de geri döner, kendini hatırlatır. Biri dağa, diğeri denize bakan iki pencere arasındaki esintiyi almak için yastıkları yatağın ayak ucuna taşıdım, ama esinti yok. Dışarıdan içeriye ağustos böceklerinin sesinden başka bir şey
Seher vakti habersizce girdi gara ekspres kar içindeydi ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım peronda benden başka da kimseler yoktu durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri perdesi aralıktı genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada saçları saman sarısı kirpikleri mavi kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı üst
42 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.