Kahin, görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu, çekik gözlü o adamı gördü. Bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. Gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen alim aklına geldi.Hakikati gören gözün başka hiçbir şey görmesine gerek yoktu.Yedikule Kahin'inin yegane gözüne de bu şekilde perde indi. Ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. Gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. Tıpkı sessizliği dinleyen Eflatun gibi, kahin de sustu. Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu.
Chinhaya doğuştan kördü ve ruh göçüne inanan biri olarak öldükten sonra bedensizliğin ülkesinde gözlerinin açılacağına ve bu yaşamında tanıdığı herkesi hep birden orada göreceğine inanıyordu. Belkide ölümden hiç korkmaması, körlüğünü bir neşe payıyla yaşaması bundandı. Önsezilerinin gücüne bakanlar onun gizli bir kâhin, gücü saklı kalmış bir ermiş olduğunu düşünürdü. O ise bunlara gülüp geçer, "İçim, gözlerimin noksanını kapatmaya çalışıyor, yaptığı yalnızca bu," diyerek geçiştirirdi söylenenleri. "Ben sıradan kör bir adamım. Sadece kafam biraz fazla çalışıyor. Sizin açık gözlerle göremediklerinizi görüyorum diye benden bir efsane yaratmaya kalkışmayın sakın."
Biçim seviyesinde kaybedilen, öz seviyesinde kazanılır. Geleneksel "kör kâhin" ya da "sakat şifacı" figürü, biçim seviyesinde büyük bir kaybın ya da sakatlığın ruhta bir açılış yaratmasının simgesidir.
Kahin, görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu, çekik gözlü o adamı gördü. Bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. Gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen alim aklına geldi. Hakikati gören gözün başka hiçbir şey görmesine gerek yoktu. Yedikule Kahini’nin yegane gözüne de bu şekilde perde indi. Ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. Gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. Tıpkı sessizliği dinleyen Eflatun gibi, kahin de sustu. Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu.
Ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. Gözlerinin ona gösterdiği yegane şey, o uçsuz bucaksız karanlıktı. Tıpkı sessizliği dinleyen Eflatun gibi, kahin de sustu. Belki de susmak gerçeği anlatmanın tek yoluydu.
"Kâhin, görebilen tek gözüyle aynaya baktı ve uzun boylu çekik gözlü o adamı gördü. Bunu görmek, kendisi gibi diğerlerinin de içinde yaşadıkları o dünyadaki asıl hakikati görmek demekti. Gözün görevinin görmek değil, hakikati görmek olduğunu söyleyen âlim aklına geldi. Hakikati gören gözün başka bir şey görmesine gerek yoktu. Yedikule Kâhini'nin yegâne gözüne de bu şekilde perde indi. Ama kör olmasına rağmen hiçbir şey görmüyor değildi. Gözlerinin ona gösterdiği yegâne şey,o uçsuz bucaksız karanlıktı. Tıpkı sessizliği dinleyen Eflâtun gibi, kâhin de sustu. Belki de susmak, gerçeği anlatmanın tek yoluydu."