"yorgun gezgin taşlar bağırmiyorsa bile şarkı söylerler böyle işte."
şimdi burada yazılanların Kore'de, Türkiye'de, Moğolistan'da, Fransa'da, Amerika'da... Sustum evet. Burada yazılanların diyorum, hepsi evet hepsi taş gibi bir yerden yağıyor. Çok mu geçmiş üzerinden. Çok yıl, çok insan. Belki çok mesafe. Yanıbaşımızda, 34 sene önce. Belki ondan da önce. Ama sen sus, boşver. Bunları oku ve unut. Sorgulama, düşünme, fikir üretme. Sen hatta hiçbirini bilme. Vicdanında tartma. Giy ideoloji gömleğini, sol yumruk, hop şimdi sağ yumruk. Boşver eller yukarı. Polis değil korkma. Biz. Vicdan sahibi halkız. Biz önümüze bakıyoruz. Kollarımız yerde. Tarafsız değiliz, hayır korkma. Senin yanındayız. Sen bizim yanımızda mısın? Biz kim miyiz? Adaletli kimse onun dudağının kenarında beliren olmaya çalışan birileri işte. Sus sus boşver. Kaldır kolları. Faşist de kov beni, sen de komünist de küfret. Yok, katil de. Hepsine. Ama işçiyiz, köylüyüz aslında değil mi? Bizim deli Gömleklerimiz yok, var mı? Varsa da gömlekleri çıkarmak istiyoruz. Hakkımızı istiyoruz. Ölmek istemiyorlar, biliyoruz. Neyse boşver. Sen kitap çok güzel de, sonra da unut.
Ben şairim. Sana oturup, "yaaa ne güzeldi" demem.
Düşün.
1929'da o gece olanlardan geriye tek bir anıt kaldı.
toprağa değil, betona gömülüdür hatıraları.
Ki, devrim yine,
yine devrimciler yüzünden olmadı sayın şeyhim.
Kaçtık.