Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
127 syf.
5/10 puan verdi
Heyacanla başlayıp heves kırıklığı ile bitirdiğim eserlerden biridir. Bunun en önemli sebebi de yazarın farklı zamanlarda farklı konulardan yazdığı köşe yazılarından oluşmasıdır. Genelde bu tür eserleri okumaktan hoşlanmam. Dikkat çekici bir isim bulunur kitaba ve basılır. Genelde de bu tür eserlerde konu bütünlüğü olmuyor. Özlü bir anlatım var. Zamana yayarak okumakta fayda var.
Ölümün Dört Rengi
Ölümün Dört RengiDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20101,135 okunma
100 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Yazarın Kuranı anlamaya dair kaleme aldığı 5 kitaplık setinin ilki. Çok yararlandığım bir eser. Kuranı anlamaya çalşrken dikkate almamız gereken kriterleri akıcı şekilde anlatmış. Gazetedeki köşe yazılarından derlenmiş bir seri olduğu için okuru yormuyor. Bu konuya ilgi duyanların okumasını tavsiye ederim.
Kur'an'ı Anlama'nın Anlamı
Kur'an'ı Anlama'nın AnlamıDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 2017380 okunma
Reklam
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
'Dualarımı kabul etmemesinden bildim O'nu!' Hz. Ali gibi sen de O'nun kudretini böyle takdir edebiliyor musun ki ey talib, hiç utanmadan 'O'ndan korkmamalıyız, O'nu sevmeliyiz' türünden boş lâflar sarfedebiliyorsun? Sen O'nu dualarını kabul ettiği için sevdiğini sanıyorsun. Sevdiğin o değil ki, kibrin! Şımarıklığın. Zaafların. Kuruntuların. Sen kuruntularını seviyorsun ve onlara Tanrı adını veriyorsun. Kendin yapıp kendin tapıyorsun! Putperestlik inkârın değil, bilâkis inanmanın zaafıdır! Unutma ki putperestler putlarını Kâbe'nin içinde saklıyorlardı. Ey talib, sen hiç Kâbe'nin içine baktın mı? Kendi Kâbe'nin içine....
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Sevmeyi değil, sevilmeyi önemsemeli. Sevildiysek eğer, sevebileceğimizi unutmamalı. Sevgisizlik, sevmeyi bilmemekten değil, sevilmeyi bilmemekten neşet eder. Alacaklı gibi değil, borçlu gibi sevmeli o hâlde! Ne kadar seversen sev borcunu ödeyemezsin. Sevilmenin şükrü eda edilmez çünkü. Karşılıksız sevgi olmaz! Sevgi varsa, işin içinde sevmekten çok sevilmek vardır...
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Bir şeyi arzu ve taleb etmenin dört mertebesi vardır: 1. Meyl (eğilim) 2. İrade (istek) 3. Muhabbet (sevgi) 4. Aşk (tutku) Bu dört terim de duyguların hareketini tanımlamakta. Meyl, Klasik Fizik'te hareket'ten ziyade hareketin başlangıcını ifade eder. Dolayısıyla elde etmeye, ele geçirmeye, avucunun içine almaya 'meyl' etmedikçe, o şeyin, kişinin muradı hâline gelmesi düşünülemez. Meyl şiddetlendikçe isteğe dönüşür. İstek arttıkça muhabbete dönüşür. Muhabbet de şiddetlenirse bir süre sonra tutku hâlini alır.
242 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Selçuk Şirin’i, bir aralar sosyal medya mecralarında paylaşım akımı oluşturan TED konuşmaları ile tanıdım. Bu tip popüler paylaşımlardan pek etkilenmemekle birlikte, bu paylaşımlar ilgimi çekti ve Selçuk Şirin’i daha fazla tanımaya ve takip etmeye çalıştım. Neticede yurtdışında yaşayan bir akademisyen ve Hürriyet Gazetesinin düzenli bir köşe
Bir Türkiye Hayali
Bir Türkiye HayaliSelçuk R. Şirin · Doğan Kitap · 2017387 okunma
Reklam
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
"...kendini tanıma çabası acı vericidir; aynı yoldan geçmiş bir ustanın gözetiminde bile olsa..."
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
"...Hakikati, kendi hakikatini bulma isteği, bu hakikatten mahrumiyetin ağır bedeli farkedilmedikçe ortaya çıkmaz..."
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
...Kendi hakikatinin peşine düşen insan sayısı ne de azdır!
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Hürmet edeceksen, insanın eksik ve kusurlarına hürmet edenlere hürmet et, bitmemişliği/tamamlanmamışlığı fazilet bilen çamurlu elleri öp ille de öpeceksen! Evet, suyu (sevabı) değil, bilâkis çamuru (günahı) önemseyenlerin ellerini.
Reklam
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Son devir melâmî büyüklerinden Muhammed Nur'ul-Arabî hazretleri, bir gün bir müridiyle yolda yürürken, müridi bir aralık durmuş ve, 'Efendim!', demiş, 'bütün şeyhler keramet gösterirler, gösteriyorlar ama siz bize henüz bir keramet göstermediniz. Lütfetseniz de bir kerametinizi görsek!' Efendi hazretleri kaşları çatılmış bir hâlde hiddetle müridine şu cevabı vermiş: 'Yürüyoruz ya işte!' Sonra da hiç konuşmadan yürümeye devam etmiş
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Ben de diyorum ki ey talib, şimdi gözlerini bitmemişe çevir. Tamamlanmamışa. Eksik ve kusurlu olana. Sürene. Devam edene. Son noktasını bulmamış olana. Aleme ve insana. Tüm noksanlarıyla çamur içinde çırpınan insanı gör. Bitmemiş, tamamlanmamış, eksik ve noksan insanı. Hz. İnsan'ı.
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
Tekemmül etmek ile tekâmül etmek arasındaki o ince farka da eskisi kadar dikkat edilmediğini, özen gösterilmediğini, her iki kelimenin de gelişigüzel kullanıldığını söylemeliyiz. Tekemmül etmek tamamlanmak demek iken, tekâmül etmek tamamlanma yolunda ilerlemek (evrim) demek.
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
"...Ressam gördüğünü mü, bildiğini mi resmeder?' tartışmalarını hatırlayınız lütfen. Bu çözümlemeye göre, ressam gördüğünü değil, aslında bildiğini resmeder. Bildiği kadarıyla resmeder..."
Köşe Yazılarından/Dücane Cündioğlu
...Biçimsiz bir taş parçası, hiçbir şeyi temsil etmiyor. Gene de,' diye açıklıyordu rahip Marsilio Ficino, 'içinde bir ide saklı, bir biçim hapsedilmiş duruyor. Bir heykelcinin, yavaş yavaş, bilinçli bir tutumla, 'fazlalık' her şeyi çıkarması yeterli olurdu; o zaman, bu taştan olağanüstü bir heykel varlık kazanır, daha doğrusu özgürleşip çıkardı. Ellerimizle değil, sevgili dostlarım, zihnimizle resmeder ya da biçim veririz.'
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.