O halde bu 'susuzluk' nereden kaynaklanıyor? İnsanı bir 'öz-benli-ğin' var olduğuna ve sahiplenmelerin mutluluk verdiğine haksızca inandıran cehaletten.
Sayfa 63Kitabı okudu
“Günün birinde bir kral, Müslüman bir mutasavvıfa harika bir armağan vermek istemiş. Bu, üzeri elmaslar ve başka değerli taşlarla işli altın bir makasmış. Sufi Kral'a nazikçe teşekkür etmiş, ama şunları eklemi ş: "Davranışınız beni çok etkiledi. Ama ne yazık ki armağanınızı geri çevireceğim. Makas aslında kesmeye, ayırmaya, bölmeye yarar. Oysa benim yaşantımın, aldığım eğitimin temeli “yaklaştırmaya ve barıştırmaya, toplamaya ve birleştirmeye dayalı. Beni gerçekten mutlu etmek istiyorsanız, bana bir dikiş i ğnesi, sıradan bir iğne armağan edin...”
Tanrı,cahillerin düşüncesinde doğar ve alimlerinkinde ölür.
Düşünce, gökyüzüne benzer.Ve onu göstermek için gökyüzüne bakılır,çünkü gökyüzünün ne olduğu anlaşıldığında,hiçbir şey doğru ya da yanlış değildir artık.
"İnsan iyi yönlerini alçak sesle, yenilgilerini ise haykırarak itiraf etmeli."
Sayfa 143Kitabı okudu
O. — ... Benim üstünlüğüm, başkalarının içgüdüleriyle yaptıkları şeyi sistematik bir şekilde, doğru bir muhakemeyle, gerçeğe uygun ve makul bir bakıi açısıyla yapmamdır. Bu yüzden, okuduklarından benim kadar faydalanamadıkları gibi, kendilerini ellerinde olmadan gülünç duruma düşürürler. Oysa ben kendimi istediğim zaman gülünç duruma düşürürüm ve ötekileri çok geride bırakırım. Çünkü beni bazı koşullarda gülünç düşmekten kurtaran aynı marifet, başka koşullarda mükemmel bir şekilde gülünçleşmeyi öğretir. Böyle zamanlarda başkalarının söylemiş olduklarını, okuduklarını hatırlar, bir hayli yaratıcı olduğumdan bunlara içimden gelenleri de eklerim.
Ben. — Bu sırlarınızı açmakla çok iyi ettiniz. Yoksa sizin çelişkili düşünceler içinde olacağınızı sanacaktım.
O. — Dediğiniz doğru; çünkü çok şükür, gülünç olmaktan sakınılacak durumlar, gülünç olmayı gerektirecek koşullardan çok azdır. Hem saygın insanların yanında oynanacak en iyi rol soytarı rolüdür. Kralın uzun zamandan beri resmi soytarısı olduğu halde, resmi bir filozofu olduğu hiç görülmemiştir. Bana gelince, Bertin'in, başkalarının ve belki de şu anda sizin soytarınızım, belki de siz siz benim soytarımsınız. Bilge kişinin asla soytarısı yoktur, soytarısı olan da bilge değildir; bilge olmayan kişi soytarıdır ve belki de kral bile olsa soytarının soytarısı olur.
...
Hatta kendi içinde birlik sağlayamamış bir dinin, halkını nasıl bir araya getirebileceğini bile sordu.
Sayfa 26 - CAN Yayınları
Tanrıtanımaz’ın bağlılık andı
“Tanrı’nın tek özrü, var olmaması,” demişti Stendhal. Bu konuda kesinlikle haklıydı.
Sayfa 38 - CAN Yayınları
Alain Tannier (İlahiyatçı Tanrıtanımaz)
Tanrıtanımazım ve bundan gurur duyuyorum. Bir Tanrıbilimcinin, sonradan Tanrıtanımaz olması sizi şaşırtıyor mu? Marx’a gençliğinde esin kaynağı olan Feuerbach, materyalizmin ateşli bir savunucusu olmadan önce Tanrıbilimciydi. Stalin bile bir süre papaz okulunda okumuştu. Nietzsche’ye gelince; o da bir papazın oğluydu ve Bonn’da ilahiyat eğitimine başlamıştı.
Sayfa 34 - CAN Yayınları
...üç çeşit yalan vardır: küçük yalanlar, büyük yalanlar... ve istatistikler!
Sayfa 171 - CAN Yayınları
Ayrılık ve birleşme, birliktelik ve farklılaşma, kopma ve bir araya gelme, ölüm ve diriliş, Ruh 'un canlılığının ta kendisidir. Ne yazık ki dinlerin ve insanların alınyazılarında çoğunlukla bu hareket donmuş hatta engellenmiştir. Bu sonsuz deneyimi derinleştirmek yerine, çok sayıda mümin ya da inançsız kişi kendilerini bazı yüzeysel şeylerden soyutlarken bir yandan da bir kişiye, topluluğa, ulusal, politik ya da felsefi bir kuruma, dinsel bir inanca körü körüne bağlanıp kalıyorlar. Ve en tehlikeli kapana kıstırılıp, mutluluk ya da kurtuluş, özgürlük ya da dayanışma gibi maddesel olmayan servetlerin esiri oluyorlar. "Taşlaşmış bir bağlılıktan daha tehlikeli birşey yoktur."
Sayfa 206Kitabı okuyor