Hayat giderek daralan bir tünel gibiydi. İnsan ilk doğduğunda tünel kocaman oluyordu. İstediğin her şey olabilirdin o zaman sanki. Sonra doğduğun anda belki yarı yarıya küçülüyordu tünel. Erkek doğduysan anne olamayacağın kesinleşmiş oluyordu ve bir manikürcü ya da anaokulu öğretmeni olman da pek muhtemel değildi. Sonra büyümeye başlıyordun ve yaptığın her şey bu tüneli biraz daha daraltıyordu. Ağaca tırmanırken kolunu kırdığında bir beyzbol atıcısı olmayı listeden elemiş oluyordun. Matematik sınavlarından kaldıysan bilimadamı olma hayallerinin hepsini çöpe atabildirdin. O kadar basit.
Belki de söylediklerimi tersine çeviren o değildi; belki de sadece üzerlerindeki perdeyi kaldırıyordu. Geriye yalnızca bütün çıplaklığıyla gerçekler kalana kadar. Çirkin, kılıfsız ve ham gerçekler.