Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ogün öztürk

ogün öztürk
@krutzonugo
lisans
kocaeli
Trabzon
39 okur puanı
Kasım 2018 tarihinde katıldı
Bir patırtı, bir ayaklanma çıktığı anda topraklarını kaybedecek olan büyük mal sahipleri, tarih okuma olanağına da sahipler, okuyup esas gerçeği oradan öğrenecek gözlere de sahipler: Mal bir kaç kişinin elinde birikti mi, koparılıp alınır. Bir de onun gölgesinde duran ikinci gerçek: Halkın çoğu aç ve çıplaksa, ihtiyaç duydukları şeyleri zorla alırlar. Sonra bir de, tarihin her sayfasından avaz avaz haykıran bir gerçek: Baskı ancak baskı altındakilerin güçlenmesine ve birleşmesine yarar...
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Bir gün Canbolat, yağlanmış,temizlenmiş, onarılmış bisikletiyle yanıma geldi. Kendi üstü başı da yağ içindeydi: - Büyükanne bak, babamın bisikleti ne hale geldi! Dedi. Birden ellerimin titrediğini hissettim...
HAMLET Sayın bayım, oyuncuların rahat etmesi için gerekeni eksik etmeyin, lütfen. Anlıyorsunuz değil mi? Saygıyla karşılanmalarını istiyorum. POLONIUS Layık oldukları biçimde davranacağım efendimiz. HAMLET Olmaz öyle şey. Tanrı esirgesin, insan gibi davranmak yeter. Herkese layığına göre davranacak olursan kim kırbaçtan kurtulabilir ki?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Aşık, kendisini yakacak cehennem ateşinin önünde önce bir süre ısınır, bilmiyor musun?"
Sayfa 351Kitabı okudu
Reklam
Kuru ayaz tüm şiddetiyle sürüyordu. Arada esen soğuk rüzgar tutukluların yüzlerini soğuk diliyle yalıyor, kulaklarını donduruyordu. Zincir de bileklerine gömülmüş, buz kesmişti. Siyasi tutuklular üşümemek için yerlerinde kıpırdandıklarında zincirler şangırdıyor, bileklerini biraz daha acıtıyordu. Abuzer soğuğu iyiden iyiye içinde hissediyordu.
Sayfa 256Kitabı okudu
Her zaman ve her yerde halk için şunlar söylenmiştir: "Millet sarhoş ve tembeldir, çalışmak istemez, kabadır, açgözlüdür, zalimdir." Bir de bunun tersine şu söylenir: "Halk, bütün büyüklüğünü sabır ve tahammülde göstermektedir. Aç kalır, soğuktan donar, pislik içinde yaşar fakat şikayet etmez, bunlara katlanır." Milletin bu katlanma gücünden aşk ve heyecanla söz edilir. Milletin sabır ve tahammülü bir din derecesine yükseltilir. Zaten Hristiyanlığı sabır ve tahammül dinine çevirmemişler midir? Snelman, sabır ve tahammülün ibadet derecesine yükseltilmesine, halka da halkı böyle görenlere de kızardı. En büyük sefalet ve yokluklara karşı millete tahammül tavsiye eden elit insanlara kızardı. Sonra, bu durumlara katlandığı için halka da kızardı. Halkın düşünce yönünden uyuşuk olmasına, hayatın maddi ve manevi sefaletiyle hukuksuzluğa ve sarhoşluğa alışmasına sinirlenirdi.
"Her millet layık olduğu idareye ve yöneticilere sahip olur."
"Ben size bütün bunları, olup bitmiş gibi anlattım." dedi. "Oysa gelecekte olacakmış gibi de anlatabilirdim. Benim için ikisi arasında büyük bir ayrım yok."
Şerefe üç-dört kadeh kaldırdıktan sonra, - Benim için üç yıldır burda epiy dedikodu duymuşsundur, dedi. Sağolsun hemşeriler kulağını şişirmişlerdir. Hiç saklamadım. Onun için duyduklarımdan bikaçını anlattıktan sonra, - Nasıl olur da sizin gibi bir adam iktidar partisinin içinde tutunamaz? Çok şaşıyorum, anlatılanların yüzdebirinde inanmak gerekse, siz şimdi bakan makan olmalıydınız. Hiç değilse bir umum müdür olurdunuz, dedim. Tıpkı oralıların yerli ağzıyla konuştu: - Ne demezsin... Ankara'ya varmadan biz de öyle bildik kendimizi. Lakin Meclis'e varınca ne görsek... Orda öyle zübükler var ki, hey heey, bizim zübüklüğümüz hiç sökmüyor. Analar ne zübükler doğururmuş kardeşim... Bizim zübüklüğümüz orda para etmedi.
Sayfa 257Kitabı okudu
Reklam
“Cebimde hiçbir şey yok,” dedi Lennie kurnaz bir tavırla. “Olmadığını ben de biliyorum. Eline aldın da ondan. Ne o, ne saklıyorsun avucunda?” “Bir şey yok George. Yemin ederim bir şey yok.” “Hadi, ver sunu bana.” Lennie sımsıkı kapalı avucunu George’dan uzağa kaçırdı. “Sadece bir fare, George.” “Fare mi? Canlı mı?” “Yok, değil. Sadece Ölü bir fare, George. Ama ben öldürmedim. Yemin ederim! Buldum. Bulduğumda ölüydü zaten.” “Ver şunu bana!” dedi George. “Ne olur bende kalsa, George.” “Ver sunu dedim!” Lennie’nin kapalı avucu yavaşça açıldı. George fareyi aldığı gibi suyun öte yanındaki fundalıkların arasına fırlattı. “Ne halt edecektin ölü bir fareyle?” “Yürürken başparmağımla onu okşuyordum,” dedi Lennie. “Benimle yürürken fare mare okşamayacaksın, o kadar! Şimdi söyle bakalım, nereye gidiyoruz biz?”
" Bizim zamanımızda Zeki'yi burjuva dinlerdi. Bizim Ferhat Tunç'umuz, Ahmet Kayamız vardı. Şarkılarımız kavgadan, direnmekten, vurulmaktan, intikamdan bahsederdi. Zeki Müren şarkılarındaki sevgili güzellemeleri, aşk acısı, ayrılık yakınmaları, kavuşamamanın ıstırabı... Bunlar bize çok yabancı hislerdi."