Öncelikle kitabı eline ilk aldığında lütfen "Yazarın Önsözü" kısmını okuyunuz. Çünkü orada Sabahattin Ali aslında öykülere getireceğiniz eleştirilere hem kapı aralıyor hem de nasıl bir yazar olunmalıdır özetliyor. Diyor ki: Şiir ve hikayelerim arasında, yazmış olmaktan utanacağım kadar kötüleri olduğunu biliyorum. (....) Buna rağmen yeni baskıda onları çıkaramadı. Çünkü, bir kere okuyucu önüne sermiş olduğum taraflarımı sonradan örtbas etmeye hakkım olmadığı kanaatindeyim.... (...) İyiyi kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim." Ne kadar naif değil mi? Sizden özür dileyen bir üstad. Günümüzün aksine!
.
Öncelikle kitabımızda 3 bölümde toplam 16 öykü var. Bu öykülerden bazıların Sabahattin Ali izine rastlamak bile zor. Onun da dediği gibi bunlar ilk öyküleri. ve her insanın koşmayı öğrenmesi için önce emeklemeyi öğrenmesi lazım. Ama ben Sabahattin Ali'nin bu eski tarz kalemini de sevdim. Osmanlı'dan, Divan edebiyatıdan, Halk edebiyatından alınan ilhamlar klasikleşmiş ilhamlar olsa da satır aralarında Sabahattin Ali kokması hoşuma gitti. Özelikle Değirmen hikayesini çok sevdim. Kulağımda Atmaca'nın klarneti duymak istedim öykünün son satırlarında. Acaba Sabahattin Ali hangi parçayı dinlerken içindeki Atmaca'yı buldu?, diye sormadan geçemedim kendime.
Kısacası Sabahattin Ali'nin diğer kitapları yanında biraz sönük kalsa da ben bu öykü kitabını sevdim. Ama şunu söylemem lazım: Sabahattin Ali okumalarına başlamak için yanlış bir kitap olur. Kürk Mantolu Madonna ya da İçimizdeki Şeytan daha doğru bir tercih olabilir.