Aynalar ve Kürtler: Ana tarafından Kürt Melih Cevdet Anday, 1981’de yayımlanan o şahane şiiri “Öğle Uykusundan Uyanırken”de Hamlet sendromuna eğilir. Hamlet sadece edebi bir karakter değildir, dünya halkları çok uğraşmıştır onla, kendi trajedilerini ve komedilerini onda hissetmişlerdir… Ayrı bir tartışma bu… Şiirin öznesi önüne dikilen çok duvar görmüştür, birinde meşhur “olmak ya da olmamak” yazıyordur: Marx’ın metaforuyla devrimin ve tarihin “lokomotifine” sonradan, belli bir gecikmeyle giren halkların haletiruhiyelerini Hamlet şahsında tartışmaya açar Anday: Hamlet sürekli kendinden kuşku duyuyor, bu kuşku ve kendine yabancılaşmadan ötürü de eylem “bir kırlangıç yuvası gibi boş” kalıyordur; eylemin ve sözün kesintiye uğramasının esas nedeni Hamlet’in kendine genellikle dışarıdan, etrafını sarmış yığınla aynadan bakıyor olmasıdır, sonu deliliğe kadar varabilecek bu ayna sarmalından çıkış için Melih Cevdet sert bir çözüme işaret eder: “Aynaları kırmak niçin uğursuzluk olsun?” Aynaları kırmaktan çok daha uğursuz olan şey Orhan Koçak’ın kara şakasıyla söylemek gerekirse “aynalarla iyi geçinmektir” aslında