Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
:D
Ali Galip, Mustafa Kemal'in kendisini tutuklatmak istediğini öğrenir. Öğrenince de Malatya Mutasarrıfı Halil Rami ve Hacı Kadir Ağa'yı alarak Urfa üzerinden Halep'e kaçar. Binbaşı Noel de kurtuluşu kaçmakta bulur. 10 Eylül günü Malatya'dan ayrılıp Rişvan Aşireti'ne sığınır. Noel ve Ali Galip, kaçarlarken de mektuplaşırlar.³⁸
Sayfa 11 - 29. Baskı: Şubat 2014
Ööle bir geçti ki içinizden...
8 Aralık 1919 günü Seyit Abdülkadir, İngiliz Yüksek Komiserliği memurlarından Hohler ile görüşmektedir. Konu, Kürtler'le Ermeniler'in çıkarlarını bağdaştırmaktır. Abdülkadir, Hohler'e yakınır: "Kürtler güç durumdadır. Kişisel görüşüm durumun tehlikeli olduğudur... Mustafa Kemal gittikçe tehlikeli oluyor."¹⁵
Sayfa 5 - 29. Baskı: Şubat 2014
Reklam
=D
Amiral Calthorp'un yardımcısı Amiral Weeb'in Londra'ya gönderdiği raporda Abdülkadir ile ilgili yargısı ilginçtir. "Satın alındığı takdirde güçlük çıkarmaz."¹⁴
Sayfa 5 - 29. Baskı: Şubat 2014
Emperyalizme, ırkçılığa, baskıya, sömürüye ve teröre karşı olan herkese!
29. Baskı: Şubat 2014
Yakın tarihi bilmeden bugün olup bitenleri anlamaya olanak yoktur.
29. Baskı: Şubat 2014
Hizan Şeyhleri Seyyid Taha'nın halifeleri olup, Halidi'dirler. Barzanilerde Seyyid Taha silsilesi ile Mevlana Halid'e bağlıdırlar. 1914 yılında başlayan Barzan ayaklanması, Şeyh Abdulselam'ın Osmanlı hükümetinin dini ve ulusal talepleri yerine getirmemesi nedeniyle başlattığı ayaklanmadır. Şeyh Abdulselam Barzani 1907 yılında İstanbul'daki Bab-ı Ali yönetimine aşağıdaki istekleri içeren bir telgraf yolluyordu: 1-Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmeli, 2-Eğitim Kürtçe yapılmalı, 3-Memurlar Kürtçeyi iyi bilenlerden seçilmeli, 4-Devletin dini İslamdır ve bu nedenle de verilen hükümler İslam şeriatına uygun olmalı, 5-Vergiler Kürt bölgelerindeki okul ve yolların yapımı için kullanılmalıdır, Hem Rêxistina İrşad örgütü hem de şeyh Abdulselam tarafın- dan yollanan telgrafta temel nokta özerk bir bölge oluşturulması idi. Şeyh Abdulselam Barzani, o dönemde faaliyet gösteren Kürt örgütleriyle sağlam ilişkiler kurdu. Bu örgütler arasında "Rêxistina İrşad" hareketinin olması da yine güçlü bir ihtimaldir
Reklam
182 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu’nun Kaleminden
Usta gazeteci Uğur Mumcu’nun kaleminden güzel bir eser. Milli Mücadele’den yeni çıkmış ve cumhuriyeti kurmuş bir ulusa yerli ve harici düşmanların, hainlerin, ajanların kurduğu kumpası net olarak açıklıyor. Şeyh Sait isyanına giden süreçte kimlerin kimlerle iş birliği yaptığını göreceksiniz. Musul’u nasıl kaybettiğimizi üzüntüyle takip edeceksiniz. Atatürk’ü ve ulusal kahramanlarımızı bir kez daha saygı ve rahmetle selamlıyorum. Mekanları cennet olsun.
Kürt - İslam Ayaklanması
Kürt - İslam AyaklanmasıUğur Mumcu · Tekin Kitabevi · 1994331 okunma
Vakit gazetesi Başyazarı Ahmet Emin (Yalman), Gazi Paşa’ya “Kürt Sorunu’na değinmiştiniz” diyerek konuya girmiş ve yanıtı 64 yıl gizlenen şu soruyu sormuştu: “Kürtlük sorunu nedir? Bir iç sorun olarak değinseniz iyi olur.” Gazi Paşa’nın yanıtı şöyleydi: - Kürt Sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki, pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Örneğin Erzurum’a giden, Erzincan’a, Sivas’a giden, Harput’a kadar giden bir sınır çizmek gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.
28 Kasım 1919 günü Mr. Kidston’dan Londra’ya gönderilen raporda da şunlar yazılıydı: “Kürtlere her ne kadar inanmasak da, onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir.”(42)
T. B. Hohler, raporunda Ermenilerle Kürtlerin Paris’te bir araya gelip anlaştıklarını, anlaşmanın Şerif Paşa ve Boğos Nubar Paşa arasında imzalandığını belirtir. Hohler’in Seyit Abdülkadir konusundaki değerlendirmesinde Abdülkadir’in “Kürtlerin bağımsızlığı ve Kürtlerin Türkler’den ayrılması konusunda ısrarlı göründüğü” de kaydedilir.(17)
Reklam
Başta Şeyh Sait olmak üzere 48 kişi ölüm cezasına çarptırıldı. Bunlar arasında Çapakçur Kaymakamı Hilmi Bey’in cezası, geçmiş hizmetleri göz önüne alınarak 15 yıl ağır hapis cezasına çevrildi; diğerlerine çeşitli ağır hapis cezaları verildi; aralarında Cemilpaşazadelerden Ömer, Kadri, Cevdet, Memduh ve Muhittin Beylerle Binbaşı Kâsım’ın bulunduğu
Savcı Ahmet Süreyya Bey, iddianamesini okuduktan sonra şöyle konuştu: - Türkiye’nin doğusundaki illerin bir kısmında bütün dünyanın çeşitli şekillerde öğrendiği bir ayaklanma olayı vardır. Ayaklanma, hiç kuşku yok ki yıllardan beri içerden ve ayaklanma alanı dışından gelen yönlendirmeler ve düşüncelerle eşkıya hareketinin fiilen gözükmesiyle
Mahkemede, Kemal Feyzi ile ilgili raporlar da okundu.(231) Kemal Feyzi, 20 Nisan 1925 günü saat 11’de başlayan sorgusunda Savcı Ahmet Süreyya Bey’e şunları söyledi: - Ben, bağımsız bir Kürdistan kurulması için çok çalıştım. Yıllarca aşiretler içinde yaşadım. Vilayetlerde uğraştım. Ünlü Simko’ya altı ay kâtiplik yaptım. Bütün bu gezilerim ve faaliyetlerimden sonra gördüklerim bana şu kanıyı verdi: Birçokları gibi benim de önceden sandığım bir şeyin bugün ham bir hayal olduğunu anlamış bulunuyorum. Ortada millet denecek bir Kürt topluluğu yokmuş meğer. Benim o eski bütün emellerim ve hayallerim, inançlarım hep boş, yersiz bir kuruntudan başka bir şey değilmiş.
Büyükelçi, bu raporuna Askeri Ataşe Binbaşı Harenc’in raporunu eklemişti. Binbaşı Harenc’in raporunda ilginç haberler ve yorumlar vardı. “Şeyh Sait Ayaklanması, dinci, milliyetçi ve cumhuriyet karşıtıdır. Bu etkenlerden hangisinin sonucu belirleyeceği şimdiden kestirilemez. Şu anda Halep’te sürgünde yaşayan, Abdülhamid’in oğullarından Selim Efendi’nin Kürtler tarafından ayaklanmanın başı olarak ya da gelecekteki Kürdistan’ın kralı olarak kabul edildiği söyleniyor.”
Ayaklanmanın odak noktası Nakşibendî tarikatıydı. Hem Şeyh Sait hem Seyit Abdülkadir aynı Nakşibendî kolundan geliyorlardı. Her ikisinin dedesi de Mevlana Halid’in öğrencileriydi. (Nakşibendîlik, 1300’lü yıllarda Buhara kenti yakınlarındaki Kasrı Arifan’ın Nakşibent köyünden Mehmet Bahattinül Üveysül Nakşibendî adlı bir Türk’ün öncülüğünde kurulan bir İslâm tarikatıdır.)(126) Nakşibendî tarikatını Kürtler arasında yayan, Mevlana Halid’di. Süleymaniyeli bir Kürt olan Mevlana Halid, 1800 yılının başında Abdullah Dahlavi’den icazet alarak Nakşibendîliği Kürtlere de benimsetmişti.(127) Bağdat’ta oturan Mevlana Halid, Nakşibendî Kürtler arasında Bağdadi diye de tanınırdı. Destur vererek, müritlerinden bazılarını halife yapmıştı. Bu müritlerden biri Nehri’li Seyit Taha, öbürü de Bismil’in Cilustun köyünden Palulu Şeyh Ali Sebti’ydi.
332 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.