Şeyh Said İsyanı
Diyarbakır'da kurulan İstiklal Mahkemesinde yargılanan Şeyh Said'le birlikte toplam 47 kişi idam edilir. Ayaklanmanın patlak verdiği 8 Şubat 1925'ten bugüne değin isyanın İslamcı-dinci-şeriatçı bir kıyam hareketi mi; yoksa milliyetçi-ulusalcı bir Kürt ayaklanması mı olduğu tartışılmaktadır.
Sayfa 66 - Çıra
Takrir-i Sükun
Şubat ayında Bingöl'de başlayan Şeyh Said İsyanı kısa zamanda yayıldı. Hareket, bir Kürt isyanı gibi görünmekle birlikte aslında dini nitelik taşıyordu. Apar topar Ankara'ya çağrılan İsmet Paşa, bunu bir karşıihtilalin ilk adımı olarak görüyor ve acilen, sert önlemlerle bastırılması gerektiğine inanıyordu. Fethi Bey ise asıl sorunun, bölge halkının yoksulluğu olduğunu söylüyor, o yüzden işin bir güvenlik meselesi olarak ele alınıp sert tedbirler uygulanmasına karşı çıkıyordu. Cumhuriyet daha bir yaşındayken böyle bir ikilemle karşılaşmıştı. Gazi, bu iki farklı görüş arasında hiç tereddüt etmeden İsmet Paşa'nınkini seçti. "Devrimi başlatan tamamlayacaktır," dedi. Bu mesajla Fethi Bey istifaya davet edilirken, İsmet Paşa çizmelerini giyip başbakanlığa geri döndü. İki gün içinde hükümete olağanüstü yetkiler veren Takrir-i Sükun Kanunu'nu çıkardı. İstiklal Mahkemeleri'ni kurdu. Bu önlemlere itiraz eden Terakkiperver Fırkası kapatıldı.
Sayfa 57 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Şeyh Sait İsyanı
1-Hadise; ilk anda bazılarının zannettikleri gibi münferit, mevziî ve bilhassa Dahiliye Vekilinin beyanatında ifade ettiği şekilde, bir adi şekavet hadisesi değildir. Aksine olarak, bütün memleketi içine almak istidadında bulunan ve iki seneden beri muhtelif kollardan hazırlanan büyük bir karşı hareketin başlangıcıdır. 2-İşin içinde; Büyük Zaferi müteakip bir İngiliz zırhlısı ile memleketi terk eden son Osmanlı padişahı Vahdettin ve İstanbul'da bulunan Kürt Istiklal Komitesi Reisi Seyyit Abdülkadir ve arkadaşları ile yabancıların, bilhassa İngilizlerin, parmağı vardır. 3-Hedef; halkı din propogandası ile ayaklandırıp doğu ve güney illerimizde güya bağımsız bir Kürt Hükümeti kurmak, memleketin diğer kesimlerinde de müstakil ve inkılâpçı Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkarak yabancıların vasiliği altında Padişahlığın iadesini sağlamaktır.
Sayfa 303 - Yapı Kredi Yayınları, 11.Baskı, Şubat 2022Kitabı okudu
Cumhuriyet mi? Diktatörlük mü?
Her inkılâp, muhaliflerini sindirmek üzere çeşitli tedbirler almıştır. Fransa, Rusya, Çin ve Almanya'da da bu böyle olmuştur. Ankara'da 1793 tarihli Fransız İhtilal Mahkemeleri'nden ilhamla 1920'de çeşitli şehirlerde İstiklal Mahkemeleri kuruldu. Bunlara asker kaçaklarını takip etme ve Anadolu halkından Ankara Hareketi'ne karşı çıkanların cezalandırılması vazifesi verildi. Hâkimleri hukukçulardan değil de mebuslardan seçilen, doğrudan meclis başkanına bağlı bu mahkemeler 7 sene boyunca 83 bin zanlıyı muhakeme etmiş; 4.500 idam olmak üzere 50 bin kişiyi cezalandırmıştır. (35 senelik Yunan Harbi'nde Türk ordusunun kaybı 9000 civarındadır.) İnkılâplara reaksiyondan başka bir şey olmayan Kürt isyanlarını bastırma harekâtlarında imha edilen onbinlerce köylü bu sayıya dâhil değildir. Bursa, Yozgat gibi muhalif şehirler bile ceza yatırımdan mahrum bırakılmışlardır. Hukuk yerine siyasetin tatbik edildiği, kişilere kabahatinin söylenmediği, zanlıların geçmiş bütün hayatının mevzuu edildiği ve üç kişiden müteşekkil bu göstermelik mahkemelerde, bütün söz, Ankara ile irtibatta olan bir azaya aitti. Mahkeme reisi ve savcı bile bu kişinin ağzına bakardı. Verilen kararlar kat'iydi; temyizi yoktu. Bu isyanlar vesilesiyle, inkılâpları demokratik bir referanduma arzetmekten kaçınmanın ve demokratik bir meclis kurmamanın ne kadar yerinde! olduğu da ortaya çıkmıştır.
Sayfa 133Kitabı okudu
Amiral Sir F. de Robeck, Lord Curzon'a gönderdiği 26 Mart 1920 tarihli şifrede, Kürtlere müstakil bir devlet kurulması ile ilgili düşüncelerini anlattıktan sonra diyor ki: - İstanbul'daki Kürt Kulübü Başkanı Seyit Abdülkadir ve Paris'teki Kürt delegesi Şerif Paşa emrimizdedir! Kürt Teali Cemiyeti işgalci İngilizler'le birlikte
Sayfa 105 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Kürtçülüğün Merkez Üssü: İngiltere
Türk Milleti'nin İstiklal savaşı verdiği günlerde İngiltere'nin İstanbul'daki Büyükelçilik Müsteşarı Hohler'den Sir F. Tilley'e gönderilen 21 Temmuz 1919 tarihli şifrede "Kürtlerin, Türkleri azâmi derecede zayıflatmak için kullanılacağı" bildirilerek deniyordu ki; "…Noel bir Kürt Lawrens'i olabilir. Mezopotamya şimdi bizim olacağına göre ona bir Kürt devleti kurdurup, kuzey dağlarını böylece koruyabiliriz. Abdülkadir ve onun gibilerle konuştum. Kürdistan'a gidip tesirlerini kullanmalarını istedim. Onlara tesir edebilmek için 'biz de Türklere hile yapıyoruz.' diye belki beş defa tekrarlanmak mecburiyetinde kaldım. Mamafih Kürtlere fazla itimat edilmez. Majestenin hükümetinin amacı Türkleri azami derecede zayıflatmak olduğuna göre Kürtleri harekete geçirmek fena bir plan değildir." Aynı günlerde İstanbul'daki İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Sir A. Calthorpe'den İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon'a gönderilen rapor da "Binbaşı Noel'in Kürtleri Mustafa Kemal'e karşı ayaklandıracağından emin olunduğu" belirtiliyor, Abdülkadir ve Bedirhan beylerin İstanbul'dan Kürt bölgelerine gidecekleri anlatılıyordu. 19 Şubat 1920 başlarında ise Fransız İstihbarat Teşkilatı, Bağdat'taki Yüksek Komiserliğe şöyle bir şifre gönderecekti: "…Botan Aşireti'nden Bedirhan Ailesi, İngiliz ajanları ile anlaşmış ve İngiliz mandasını kabul etmiştir!" İngiltere'nin Kürtleri Türkiye'ye karşı kullanma arzusu Cumhuriyetin kurulmasından sonra da devam etti.
Sayfa 100 - Bilgeoğuz YayınlarıKitabı okudu
Reklam
45 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.