içim sıkılıyor
içim sıkılıyor
avluya çıkıyorum ve parmaklarımı
gecenin gergin teninde gezdiriyorum
hiç ışık yok
hiç ışık yok
kimse beni güneşle tanıştırmayacak
kimse serçelerin şölenine
götürmeyecek beni
kuş ölümlüdür
sen uçmayı hatırla
o
asırlar öncesinden bir adam
güzelliğin asaletini anımsatan
o kendi göğünde
çocukluk kokusu gibi
durmaksızın uyandırıyor
masum hatıraları
o güzel bir halk türküsü gibi
çıplaklık ve hırçınlıkla dolu
o içtenlikle seviyor
hayatın zerrelerini
toprağın zerrelerini
insanlığın kederlerini
temiz kederleri
o içtenlikle seviyor
köyde
bahçedeki bir patikayı
bir ağacı
bir külah dondurmayı
bir çamaşır ipini