Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
1 soru 1 cevap
Beni bu bunalımdan kim kurtaracak? Vakit gece yarısını geçti. Pencerem açık. Uzaklardan hüzün dolu bir şarkı sesi geliyor. İçimde tanımlanamaz bir daralma var. Bir el kalbimi sıkıyor sanki. Ruhum kabına sığmıyor bu gece. Oda, ev, şehir, dünya, evren dar geliyor bana. Bir yolculuk etmek, buralardan, kendimden, her şeyden uzaklaşmak, bir yerlere
Reklam
Medyamız insanların üzerine karamsarlık, umutsuzluk, nefret, öfke, korku ve dehşet kusan bir iblistir. Bana inanmıyorsanız herhangi bir kanalın haber bültenini açıp yarım saat dikkatli bir şekilde izleyin. Kazalar, katliamlar, tecavüzler, kan, gözyaşı, öfke, korku ve nefret içermeyen kaç tane haber olduğunu saptamaya çalışın. İçinizden bazıları
Dünya yeniden yaratılmış ve bir kadın olmuş gibi. Kötü tohumlar doğuruyor. İnsan yeniden yaratılmış Erkek olmuş gibi değil mi? Öfke kusuyor Kadına. Yakıp, yıkıyor. Kadın sonsuz bir gebe.. İnsanlar doğuruyor. Erkekler, Ölen çocuklar Yıkılan şehirler Kan kusan topraklar Yer gök isyan, yer gök kan kusan Yer gök haykırır Burası Gazze gazze gazze
yıkılsın şu köhne dünya ve coşkuyla yeniden kurulsun diye
haykır acını ey halk başeğme haykır bir yol kavşağındasın ve ancak yaraların haykırışlarla onarılır bir yol kavşağındasın ve senin değişmek için çırpınıyor kaderin kuşan alnında biriken o kara terin sırtında şakırdayan kırbacı kopar soluk al ışıldat o mazlum yüreğini..
Nihat Behram
Nihat Behram
Cebinde küçük bir dünya haritası gizli Yollarda yürüdüğünün üstünden kaç yüzyıl geçti? Kahve masalarına dirseğini dayayıp oturmuşluğun Geceyarılarında eve dönmüşlüğün vardı Ölümlerden bile bir zafer narası sağdın Niye yağmurlarda şimdi, niye yaralısın Bütün yadsımaları denedin kendine geldi sıra Duruyorsun öylece, yitirilmiş sözcüklerin Ve çoktan dürülmüş bayraklarınla sen Ey çağımın oğlu, çağımın oğlu Bir kez olsun sorularını kuşan!
Sayfa 55 - Kırmızı Kedi Yayınevi, İkinci Basım, Ekim 2017
Reklam
"Haykır acını ey halk! baş eğme haykır! bir yol kavşağındasın ve ancak yaraların haykırışlarla onarılır bir yol kavşağındasın ve senin değişmek için çırpınıyor kaderin kuşan alnında biriken o kara teri sırtında şakırdayan kırbacı kopar soluk al ışıldat o mazlum yüreğini bak korlaştı acıların, kozalandı Ey halk! parçala şu nankör suskunluğunu
Kuşan İmparatorluğu
Luşan İmparatorluğu, I. Kral Kanişka hükümranlığında zirvesindeyken Orta Asya'nın bir kısmına, Afganistan, Pakistan ve Kuzey Hindistan'ın büyük kısmına kendini kabul ettirmişti. Kuşanlar, MÖ ikinci yüzyılda Baktriya ve Kuzey Hindistan'a yerleşen Orta Asyalı insanların soyundan geliyordu. Mahayana Budizminin (Büyük Araç) Orta Asya ve Çin'e yayılmasında kilit rol oynadılar. Kuşanlar başta Roma'yla olmak üzere geniş bir alanda ticaret yaptılar ve Roma, Han Çin'i, Sasani İran ve Afrika'nın Aksum İmparatorluğu (günümüzde Eritre ve Etiyopya) ile diplomatik ilişkiler kurdular. İmparatorluk dâhilinde dinî ve kültürel çeşitliliğe hoşgörülüydüler; günümüze kalan altın paralar Budist, Hindu, Hint-Avrupa/İran, Roma ve Yunan tanrıları ve kişilerini gösterir. İmparatorluk MÖ üçüncü yüzyılda, Sasanilerin baskısı altında batıya doğru parçalandı. Kuşan'ın yaz başkenti Kapisa'da (günümüzde Bagram, Afganistan) Kanişka'nın sarayının kalıntılarında Hint, Çin, Misir, Suriye ve Helenistik sanat eserleri bulundu.v
Sayfa 218 - PdfKitabı okudu
Babam
0 bahar günleri, o yaz günleri Üşüyen tenimi ısıtan güneş Sırlı gözlerinde açan gulleri Uzatıp gönlüme yakar bir ateş İpeğin kalbidir sanki elleri Varlğı dünyam benim Hasreti rüyam benim
kuşan artık sabırlı günlerin kılıcını pervâsız şimşeklerin evine göm acını
Sayfa 119 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu Moliere son yazdığı "Hastalık hastası" oyununu oynarken sahnede kan kusmaya başlar ve yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlar. Moliere ölüme alkışlar içinde gider. Aynı gece saat 10'da veremden ölür. Soren Kierkegaard "Meseller" kitabında şöyle diyordu; sanırım dünyanın sonu, herşeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek. "Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar." Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa... Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar.
Bir yunan şairi daha sonra umutsuzca "Dünya bir sahne,hayat ise bir oyuncaktır" diye yazacaktı: "Giyinip Kuşan ve rolünü oyna;Bütün ciddi düşünceleri bir kenara bırak ya da kırık bir kalbi riske at!"
360 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.