Hicretin yedinci yılında Hz. Peygamber Medine'nin kuzeyinde Şam istikametinde 100 mil uzaklığındaki büyük bir şehir olan Hayber'e girdi. Evlerinin arasında dolaşıp araştırarak kalelerini bir bir fethetti. İki kaleyi de içindekilerin helak olduğuna kanaat getirinceye kadar yaklaşık on gece boyunca kuşatma altında tuttu. Sonunda Hz. Peygamber'in onları sürgün etme kararına boyun eğdiler. Ancak ardından Hz. Peygamber'den ziraatle uğraşıp elde ettikleri ürünlerin yarısını müslümanlara vermeleri karşılığında Hayber'de kalmaları için izin istediler. Hz. Peygamber "Olur ama sizi istediğimiz zaman çıkarırız" diyerek onlara müsade etti. Onlar bu hal üzere kalmaya devam ettiler. Derken Ensar'dan bir müslümanı öldürdüler ve Hz. Ömer döneminde Abdullah b. Ömer'e saldırdılar. Bunun üzerine Hz. Ömer de onları tüm Arap yarımadasından çıkardı.
Hicretin dördüncü yılında Beni Nadir yahudileri Hz. Paygamber'e bir suikast düzenleyip onu öldürmek için üzerine bir kaya parçası yuvarlamak istemişlerdir. Hz. Peygamber onlara savaş açmış, onlar da yanlarına bol miktarda ok ve taş alarak kalelerine kapanmışlardı. Hatta müslümanlar onları oradan çıkaramayacaklarını zannetmişlerdi ki Allah onların kalplerine bir korku saldı ve müslümanlar onları yurtlarından sürgün edip evlerinin arasında dolaştılar, hurmalıklarını kestiler ve kalelerini yıktılar. "Hurma ağaçlarından herhangi bir şeyi kesmeniz veya kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah 'ın izniyledir. Bu izin, yoldan çıkan fasıkları rezil etmek içindir.
Orduları toplayan yahudilerdi. O gün için üç bin kişi toplamışlardı. Ancak Allah bu orduları bozguna uğramış bir şekilde geri döndürdü. Hz. Peygamber, Medine'ye döndü ve Cibril gelerek Hz. Peygamber'in ahidlerine ihanet eden ve ordu toplayan Beni Kureyza'ya dönmesini emretti. Hz. peygamber oraya çıktı, onlar kalelerine
kapanmışlardı. Hz. Peygamber onları yirmibeş gün kuşatma altında tuttu, nihayetinde onlar çıkıp Hz. Peygamber'in hükmüne boyun eğdiler. Hz. Peygamber onları Medine'nin dışına sürdü ve savaşçılarını öldürerek bağlarını kopardı, güçlerini yok etti.
Saraybosna, 1992-1996 arasında, tam 1425 gün boyunca kuşatma altında tutulmuştu.
"Bu nasıl olabildi?" diye merak edenler
2020'nin Suriye'sine veya Doğu Türkistan'ına bakabilir.
5 bin 434'ü sivil olmak üzere 13 bin 952 kişinin hayatını kaybettiği kuşatma, yüzyıllardır bir arada yaşayan bir toplumun, şartlar oluştuğunda nasıl ve ne dereceye kadar ayrılabileceğinin de acı bir hatırası niteliğindedir.
Ama endişeniz olmasın Sayın Grosics, ben işaret edildiği gibi tiran olma yolunda bir zalim değilim, sebepsiz yere kimsenin canını yakmam. Hem, alea iacta est “zarlar atıldı.”
Timur, Suriye'ye varınca Şam'ı kuşatma altına aldı. Şamlılara karşı hiddet ve gazap içindeydi. Çünkü onlar hem vergi ödeme yi reddetmiş, hem Timur elçilerini zındana aımışlardı. Kuşatılan şehir, şiddetli bir saldırı sonunda düşmüş ve yağmaya uğramıştı. Şam'ın hünerli sanatkarlarından bir çoğu toplanarak, gözetim altında Semerkand'e gönderilmişti. Bu sanatkarlar Semerkand'de kalıp yerleşeceklerdi. Timur, Akkoyunlular ile Sivaslılardan esir ettiği bazılarını da Semerkand'e gönder mişti.
Bunlar arasında, Sivas köylerinde yaşayan bazı Ermeniler de vardı.