Boş vakitlerimi kütüphanede geçiriyordum. Başladığım şeyi illa bitirmek gibi bir saplantım vardı. Bir keresinde Voltaire’in eserlerini okumaya başlamış ve o canavarın gün boyu yetmiş iki fincan sade kahveyi devirerek yazdığı, küçük harflerle basılmış yaklaşık yüz kitaplık bir külliyatı olduğunu öğrenince gözüm korkmuştu. İlla ki okunacaklardı ama son kitabı bitirip masaya koyduğumda çok memnun olmuş ve, “Bir daha asla!” demiştim.