Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sabah kalktım evdeki tüm saatleri ileri aldım fırına ekmek almaya çıktım. Kardeşim kalktı "Sabah sporuna geç kalmışım" dedi, aceleyle, çıkmadan evdeki tüm saatleri ileri aldı. Annem kalktı "Saat ne zaman 11 oldu" dedi, kahvaltı çayını koydu, evdeki tüm saatleri ileri aldı. Komşuya tuz istemeye gitti. Babam kalkınca "Ne zaman öğlen oldu, pek böyle uyumazdım ya demekki çok yorulmuşum" dedi :) "İnsan uyuyup uyanınca geçen zamanı anlamıyor, uyuyan insan zamanı ölçemiyor" dedi. Babam evdeki tüm saatleri ileri aldı. Fırından on dakikada gelirdim üç saat on dakika olmuş... Kahvaltıda hazır değil... Zaman muamması bazen çok karmaşık olabiliyor ama bu sefer değil, bir şeylerin ters gittiği belliydi. Zaman dediğiniz nedir ki? Sayılardan ibaret değil mi? Yarım saat koştuğunu zanneden kardeşim eve gelince "Ooo iki buçuk saat koşmuşum, gerçekten performansım gittikçe artıyor dedi... Sonra annem geldi "Komşuyla iki çift laf ettim bir saat on beş dakika geçmiş" dedi. Çaya baktı suyu az kalmış olmalıydı ama daha yeni kaynamaya başlamıştı. Bugün evde neler oluyordu... Aslında olan biteni herkes biliyordu bugün saatler ileri alınmıştı :))) Not: Hikayede geçen olaylar gerçek hayat öykülerinden alınmamıştır. İsmi geçmeyen yer, kurum ve şahıs adları tamamen hayal ürünüdür :)) Herkeze mutlu pazarlar... Bekir İstanbul - Tüm telif hakları bana aittir izinsiz alıntı yapılamaz, yazar ismi belirtilmeden kopyalanıp çoğaltılamaz :)
Aşkın ölüm hali
Kilise çanlarını andıran o iğrenç sesiyle kapı çaldı birden Zarife kaç defa değiştirmek istemişti oysa bu uğursuz sesi Küçük tosun kapının çığlıklarına dayanamayıp uyandı beşiğinde Zarife kocasına bir değiştirmedi şu kulakları delen lanet zili diye söylenerek mutfaktan çıktı yeşil mutfak önlüğünde ellerini kurulayarak kapıya yöneldi
Reklam
Kekik Kokusu
Zor zamanlardan geçiyor olması her şeyi yitirdiği anlamına gelmese de yine de kanatları kırıktı. Konuşacak dermanı bile yoktu kimi zaman. Ne vakit geçmişe dalsa geçmeyen hiçbir yarasının olmadığını hatırladı. Her yara ayrı iz bırakmıştı lakin geçmişti. Acısı kalmamıştı. Daha önceden yaşadıkları gibi bunun da geçeceğini biliyordu. Geçmeyeceğini düşünmesi ona huzursuzluktan başka ne katacaktı ki? Zilin çalması ile üzerine geçirdiği kırmızı sabahlığı ile kapıyı açtı Elefteria Hanım. Karşısında gördüğü manzara ile yüzünde gülümseme oluştu birden. Gelen kız kardeşi Eftalya idi. Elinde bir demet papatya ile sıcacık simit almış gelmişti. Ablasını görmeyeli hayli zaman olmuştu. Elefteria hemen çayı koydu ve simidin yanında en çok sevdikleri zeytinyağlı kekik hazırladı. Bu sırada kız kardeşi anlatıyordu olanları heyecanla. Kekik kokusu sarmıştı her yeri. Bir taraftan çayları dolduran kadın bir taraftan kardeşine laf yetiştirmeye çalışıyordu. Eftalya evleneceğini söylediğinde ne de mutlu oldu ablası. Söylerken biraz çekingen olmasının sebebi ise Elefteria’nın çok sevdiği kocasını cephede kaybetmesiydi. Kocası askerdi; Yunan asıllı olan ailenin tek oğluydu lakin vefat etmesinin ardından gün doğmamış gibiydi, hep karanlıklar içinde gibiydi. Bundandır ki yıllardır cam kenarından indirmezdi biberiye çiçeğini. Anlamını iyi bilirdi çiçeklerin. Kocası öldüğünde almıştı “seni hep anacağım, unutmayacağım” diyordu her defasında.
PROF.DR.FUAT SEZGİN'İN ARDINDAN Fuat Sezgin Hoca’yı, Sefer Turan tarafından kendisiyle yapılan röportaja dayalı “Bilim Tarihi Sohbetleri” isimli kitabıyla tanıdım. Geç tanıdığıma hayıflandım. Sizlerde Okuduğunuzda göreceksiniz ki ülkemizin medar-ı iftiharı bu bilim insanını tanımaya değer bulacaksınız. Çalışma ve meziyetlerini öğrendikçe çok
#ARTIKYETER
Bu ülkede artık neye üzüleceğimizi şaştık. Her yeni haber eski haberin acısını örter oldu ne yazık ki. Acımızı paylaşmak bazen ayıp oldu , yeri geldi prim yapıyor olduk. Bu gibi konulara duyarlı olan kesim bile artık sıradan bakar oldu vahşetlere. Kuşun kafese konmasına gönlümüz razı değilken küçücük bedenleri toprağa verdik.Gündelik
Şiirden bir kadın tanıdım. Tam içimde yaşıyordu. Tuhaf huyları, agresif halleri, akıl almaz tavırları olduğu zamanlar oluyordu. O ender zamanlar haricinde gayet aklı başında diyebileceğimiz, ömrünü şiirlere ve kitaplara adamış, koca bir evde bir başına yaşayan, çiçeklerle ilgilenip, çamaşır asan, kilo kaygısı olmamasına rağmen fazla yemek yemeyen
Reklam
Gıdıl İsmet...
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın. dropbox.com/s/josp2eiqbczyc... Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
bir doğum vakti
“Tüm varlığım karanlık bir ayettir benim Seni, kendinde tekrarlayarak Yeşermenin ve çiçeklenmenin Sonsuz gün doğumuna götürecek.” Füruğ Ferruhzad “Sabah döndüğünde bana o pamuklu şekerlerden alıcaksın di mi abi?” Alıcam gönlümün hediyesi tabi ki alıcam. “Peki o gördüğümüz o limon saçlı bebeği?” Alıcam prenses hele bir işleri düzelteyim,
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.