ve güz geldi Ömür hanım. dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul.
insanın içini karartan bulutların seferi var
göğün maviliğinde. yağmur ha yağdı ha yağacak.
incecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin.
hüznün bütün koşulları hazır. nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı,
yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası.
yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım?
bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız
güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
her gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne
gün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan
gözlerinizin şavkı vururdu duvarlara
gün olur dağ rüzgarıyla gelirdiniz
insanı büyüleyen bir havanız vardı
güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz…
apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
bil ki seni düşünüyorum…
…ve bir gün kabrimde bir kara gül biterse
bil ki seni seviyorum
Aşk fıskiyesi, ölümsüz çeşme!
Sana armağan olarak iki gül getirdim.
Seviyorum bitimsiz konuşmanı
Ve şiirsel gözyaşlarını senin.
Çiseyen gümüşsü tozların
Serin çiğlerle kaplıyor beni:
Ak, durmaksızın ak sevinçli pınar!
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor,
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini